25 Ağustos Perşembe 2022 03.21


Mesela şimdi,

Gökyüzünün üstünde balçık gibi yapışkan bir his. 

Durma diyor,

Faydasızlığının duvarlarına boyanıyor yıldızlar. 

Durma diyor, git ve fütursuzca dans et! 

Ağlamasını beklemek, ağlamasına göz dikmek. 

Saygısızlık değil mi bir kuşun ömrünü elektrikle yok etmek? 

Ayıp geliyor bana birdenbire -ve- sıfıra inmek. 

Gönülsüzlüğünü, 

kavanozdan yapılan bir kumbarada, 

Hatta plastik ve kahverengi kapağında dikdörtgen bir boşluktan kendini itmek,

Biriktirmek. 

Tuhaf bir şıngırtının çamurlu bulutların aynasında,

Tek bir notadan sallanıp ağıtlara inmesini dinlemek.

Kesilmiş elektriklerin mahalledeki karamsarlığa ışık tuttuğunu bilip,

Mum yakıp izlemek.

Mesela biraz önce!

Gökyüzünün altında biriken benim bende bıraktığı yalnız his.

Bırak diyor,

Geçmişin kenarı kıvrık fotoğraflarına akıyor yağmurlar.

Bırak diyor, bir nefesi verir gibi bırak ve koş!

Düşmesini beklemek, düşmesine el açıp yatak sermek.

Günah değil mi bir kalbin henüz kurumamış toprağını öpmek?

Tiksinç geliyor bana hiçten içe kendini bilmemek.

Bilinmezliğini,

Anahtarını kaybettiğin,

Hatta tel tokayla kilidi açabildiğin günlüğe dökmek,

Tepiştirmek.

Hafif rüzgarlı bir boşluğun ıslak damarlarda, 

Kan hissini veren sıcaklığına değmek. 

Henüz çalışmaya başlamamış jeneratöre küfredip, 

Mum yakıp izlemek. 

Mesela, geçti, 

Ve geçerken, 

Gizlenmeye gerek duyulmayan yazıların konduğu, 

Artık okunmayan günlükten harf miktarınca silinip, 

Plastik kapaklı bir kavanoza doldu.