Bugün kendimi daha önce hiç görmediğim bir evde buluşumun 7. günü. Neredeyim bilmiyorum. Acayip bir yer. İnanılmaz bir doğa, Kopenhag? Viyana? Belki Sapanca. Emin olamıyorum. Anlamaya çalışıyorum. Çok mu Haluk Bilginer videosuna maruz kaldım?
-Zerre içinde zerreyim ben kendimi bilmez miyim?
Gün içerisinde çok az insanla karşılaşıyorum.
-Ablacım merhaba! Bir bakar mısın? Bir şey soracağım.
Kimi beni görür görmez kaçıyor. Kimi de çay isteyip sorularımı umursamadan Tolstoy'dan alıntılar yapıp gidiyor. Haluk Bilginer'i kafadan atamıyorum.
-Değişmek istiyorsan eğer, bileceksin kendini.
Hiç bir şey gerçek gibi hissettirmiyor. Arafta mı kaldım? Çözmeye çalışıyorum. 25 kuruşa dokunmayalı 6-7 yıl olmuştur. Bir saniye ya. Takılıp kalıyorum. Gereksiz laflar ediyorum. Hollywood filmini tiye alıyorum ve onun sesini duyuyorum. Şimdi anlıyorum. Bir arkadaşın hatırına sanat filminde oynuyorum. Daha bitmesine vardır. Bitsin istiyor muyum? Bundan daha iyisinin olma ihtimali zayıf. Kurcalamayı bırakıyorum. Artık kimseye seslenmiyorum. Misafire hiç bir şey sormadan istediği kadar çay getiriyorum. Eninde sonunda Haluk Bilginer'e dönüşüyorum. Ama umursamıyorum.
-Birileri uzun monologlara devam etmeli. Birileri batacağını bile bile sanat filmleri çekmeli.