Eskiden netsiz olduğumu iddia ederdim habitusum netliklerle doluyken.

Şimdiyse gerçekliklerimde kaybolluşsal sancılar çekiyorum. Tek nokta kullanıyorum; üretmemek, hayal kurmamak için klasik bile dinlemiyorum. 

Neye göre gerçek olduğu tartışılır.

Zihnimde ürettiklerimi kendi gerçekliğime uyarlayıp sanmalar içinde de olabilirim.

Bu kadar farkındalık nasıl bu kadar yetersiz olabiliyor ortada olanı görmek için, nasıl bir inandırma yaşıyor olabilirim ki kendimle? Netsizlik alışkanlıkları hep bunlar...

Bilincime zorla inandırdığımı, haliyle zorlananı

çıkarma sancısı; düpedüz bilinçsizlik, çokça da insanca, varoluşsal gereklilik ve de gerçeklik... Dışarıda aradığım kendimden olan, ne olduğunu, niçin olduğunu bilmediğim o şey;

bir sanmaya dönüştüğünde ya da dönüştürdüğümde ve suçlu ilan etmek gerekse de, 'ben olmalıyım' vakti gelmedi mi? Kendi inkarını, kendinden kaçışı kabul etmek daha onarıcıyken.


İnkar sanmayı çoğaltıyorken onarım iyileştirir.

Sanmaların temeline inildiğinde ya da sanmalarla yüzleştiğimizde benlik düzelir, ya da ben kendime inandırdıklarımla öyle varsaydığım için...


Eskinin şimdiki vaktinde tek nokta kullanmaya başladım bir süredir, daha az sanmalı hissettiriyor, daha çok da bencil ve de acılı...

Tek nokta kadar netken ya da öyle varsaydığım bir sanma yaşıyorken şimdi, habitusun silikleşmesi de makbul ve makul olandır herhalde...