Yanaştığı kıyılardan yoksullukla karışık şatafat toplayan yorgun kayık, güneşi doğurmaya gidiyor usul usul. Üstünde kırk yıllık usta balıkçı, kendine güveniyor her sabah gibi. Balıklar doluyor kayığa, balıklar ölüyor kayığa. Gördükleri son şey nasırlı bir çift el. O eller bazen bir çocuğun saçlarını okşuyor, bazen tokatlıyor dizlerini umutsuzca.

Güneş doğuyor, her sabah gibi. Balıklar ışıldayan suda son kez yıkanıyor. Balıkçı, kalbini ilk kez tutuyor. Balıkçı, sulara son kez bakıyor. Balıkçı, kayığa devriliyor. Kayıkta ilk kez akşam oluyor.