Uzun zamandır üzerimde büyük bir baskı var, geçmişimdeki hataların kefaretini ödüyorum. Geç kaldım, bunun farkındayım. Anlık zevklerle çok oyalandım ve geç kaldım. Bir yere varmak istiyorsanız otobüsü kaçırmayacaksınız, yoldaki güzel çiçekleri, manzaraları izleyeyim diye beklerseniz kaçan otobüsün arkasından koşmanız gerekir. Akılsız başın cezasını ayaklar… Ben ise ruhumla çekiyordum, geçmişimdeki bir çok hatanın bedelini peşin peşin ödüyordum. İnsan bir kere geç kaldı mı geri yetişmesi imkansız oluyor. İlk nerede geç kaldım bilmiyorum, ilk nerede takıldım. Tek bildiğim kaçırdığınız fırsat/hayat ya da başka bir deyişle otobüs size her dakika daha da fark attığı. Bir yerde pes edip kenara çekilip artık koşmayacağım diyesiniz geliyor, sikerler diyip durmanız gerekiyor, o zaman da kaybolmaktan korkuyorum. O kadar koştumki önümde hala hayal meyal gözüken otobüsü kaçırırsam geriye nasıl döneceğimi, ev denilen yeri nasıl bulacağımı bilmiyorum.


Kimseye kızmıyorum, kendi hatalarımın sorumluluğunu üstleniyorum. Bacaklarım tutmuyor, nefesim kesiliyor ve bedenim büyük bir acı içerisinde artık durmamı istiyor. Yanımdan insanlar geçiyor büyük bir hızla, benden geride başlayıp yanımdan büyük bir hızla beni geride bırakarak geçiyorlar. Onları yakalamak için büyük bir uğraş veriyorum, kalbim hiç olmadığı kadar çok çalışıyor, ayaklarım hiç olmadığı kadar büyük adımlar atıyor. Kaderin bir gün benim için tam tersine dönmesini ve bir yerlere varacağımı düşünmek istiyorum. Ama hatalarım buna izin vermiyor, kendi elimle vurduğum kırbacı her hayalde sırtımda hissediyorum. Haketmiyorum, bu kadar hata yapan birinin haketmediğini düşünüyorum. Seni geçmelerinin nedeni onlar değil güzel çocuğum, senin kendini anlık manzaralarda oyalamandı diyorum. Bir günahın cezası bu, ve yolu yok çekeceksin. Yine de kaybolmak istemiyorum, descartesın ya da zekinin dediği gibi, bir ormandan çıkmanın en kesin yolu başını eğip dümdüz yürümektir.


Kaybolmak istemiyorum, günün birinde yitip gitmiş bir ruh olarak, karşıma kendimi oturtup yüzleşmek istemiyorum. Her şey iyi giderken bir şeylerin daha iyi gitmesi muhtemeldir, ve ben her şeyi sıçıp batırdıktan sonra kendime bazı şeyleri nasıl açıklayabilirim bilmiyorum. Benim için en büyük ceza bu olacaktır eminim, bir şeyler olabilecekken yine kendi yüzünden bir hiç olmak, kaybolmak. Bu yüzleşmede, kendimle yüzleştiğimde kazanın kim olacağını bilmiyorum ama kaybeden ben olacağım. Ben yaptım ben cezasını çekiyorum, yürüyorum, çoğu zaman koşuyorum. Elimden geleni yapıyorum ama artık benim için çok geç olduğundan korkuyorum. Çoktan kaybolmuş olmaktan korkuyorum. Gözlerim kararıyor, kalbim çıkacakmış gibi atıyor, nefesim tükeniyor ve bacaklarım tutmuyor ama hala sırtımda kırbacın yakıcı acısını hissediyorum. Ve ben hala koşuyorum, yetişmek için değil kaybolmamak için.