çoğu hayatlar gibi geçiyordu hayatım

yazılmaya değer bulmuyordum olanları 

ancak yazdıktan sonra mana aleminde bir yer bulabiliyordu yazdıklarım

yazmakla çünkü kutsanıyordu kelimeler 

ezberlenenler bitince heybede, anladım ki esas o zaman başlıyordu yaşamak.

peki neyle devam etmeli?

neye tutunmalı?

öyle ya, tütün de sarmıyorum düşünmek için sıralı.

yokuşun sonunda ne var ey dizim?

öyle ya, bağlarıma hep serçeler dadandı.

unutmak yokuştan geçmeyi kolaylaştırıyor kolaylaştırmasına da 

heybemden daha önceleri harcadığım bir ezber ulu orta yerde sıkıştırıyor beni

ezberin bir gözü hep bağımda

kör olsun gözleri

serçelere böyle bir beddua etmedim

serçeler çünkü geçer gider saçımın akına aldırış etmeden 

ezberler harcansa da bağrımda yabani otlar yeşertir, bilirim.

süregelmiş kavgalar, homurdanmalar ve göz göze gelinmiş sevişmeler hepsi o bir ezbere yaltaklanır.

bir ezberle bir serçeyi kıyaslama vaktini çoktan geçtik.

zamansız bir can kıyıcıdır artık 

silahsızken bile silahlı olandır o

bir ezber geçsen geçilmez olanından bir ezberdir o


yokuşlar sandıydım,

sabırsızlıkmış meğer insanı yoran

kayıp vakitlerse gözlerde mil

bağımda bir ezberse katil