Her şey sendin, her şey sana dönüyordu belki


Üzüm, buğday ve başaklar


Avuçlarında çürüyen tohumlar


Ne varsa öğütülüp taş rengini veriyordu tenine


Tenin, tecrit ediyordu kendini gözlerden


Ben iskelelerde saatlerce beklemiş, beklemiş


Sonra aniden kalkıp gitmiştim


Aklımda beklemek vardı oysa


Bir kırlangıç ötüşü kadar,


Ve belki bir vapur daha


Bu şehrin havasında ne varsa


diğerlerinin ruhunda bulunmayan


Zincir de sendin, son halkası da


Uzun bir direnç yolculuğunun cam kenarıydın


Bavullar, çiçekler ve gülüşler saklıydı her dönemecinde


Kâğıt kesiğine bilenecekti az sonra biletler


Limanlar sendin belki, limanlar sana dönmeye mecbur