Sindirilmemiş bir keder sarmış, gökyüzünü. 

Üstümüzde hırsla koşan, bulutlar görüyorum. 

Yanımda, eğrilti otunun rüzgara direnişinin sesi

Kapımda, yine kör bir kedi. 

Kaç vakit oldu, kapıma varan yoktu. 

Menzili kısa oysa, içimdeki bekleyişin.


Nefsini, yedi kapıya bağlatan 

Bir yusuf var bu bu gece yanımda. 

 ardına kapılar kitleyen zeliha'da.

Kaçı açılmadı, sen koşarken rabbine

 anımsa/

Tanrının eli deydikten sonra, 

Tebliğine ilk koşan zeliha değilmiydi? 

Kaçtığı kapıya, tekrardan sarılırmıydı insan? 

Sahi, yusuf peygamberdi, ben beşer!


Ve yine tabakamda kalmış, az kederli tütün. 

Topluyorum yine Izmaritlerden arta kalanları

Yolum uzun kederim ağır dedim 

Bir kaç kelam biriktirmeliyim, 

durakta bekleyecek, bana.

Sözlerimi, çarmıhlarımı inşaa ederken yazdım 

İplerini gerdirirken cümlelerin, 

Dilimin çırpındığını bilirim.


Sahi yusuf, kuyuda hangi ayete sarılmıştın 

Ben tutunamıyorum da bu aralar. 

Aslında tutunuyorum, bütün umutların kırıntılarına 

Sonra, kör kedi varıyor yeniden kapıma.

Hüznü, rengi kadar kara 

Sığınmakta başka, birşey bilmiyoruz ikimizde. 

Sonra oturup, bölüşüyoruz kederimizi.


Ve o sokağa ben ise odama dönüyorum...