Saydım

Kaç tel varsa bıçakla kazıdığım

Plastik anten kablosunun ardında

Saydım soğuk bir kışın

Ki kış soğuk olur biliyoruz hepimiz

Ki kış bir şey taşır ağlarına

Aklımda saydığım diri yani hala yaşama inat

Yani hala bir halatla tutuşan alevin

Harlandığında küfür gibi savurduğu kıvılcımları

Saydım

Ve ben sayarken

Kimse yerinden kımılmadı


Sen daha okunmamış bir kararsın

Kırılmamış dal ki kurşun kalem olmasına

Bir idrar testi kalmış yalnız

Dilime yerleşmiş bir zararlı ekinler için

Damağımı kaşındıran bir yara adın

Gecenin cinsine çekmiş çalar saat

Katmer veya tekrar kımıl demeyeceğim

Antakyalı bir tacir amcam

Bir an doğası gereği bozulacak bir yemin

Bira bir daha bir dememenin dokunuşudur ancak

Tamir edilmemiş kalanlarsa sis


Uzayın ruhudur zaman

Ben sayamadım zaten sayamam

Bir bir gezdiğim duvarlarla

Kaygım duaları duymayacaksan

Bir dil yetiştirmektir

Dişi bir fiil doğurmaktan da korkuyorum

Korku inkara neden olacak şey değil


Saydım tüm sülalesini rüzgarın

İliklerimde bin yıllık üşümek

Bin yıllık karanlık ve saygı şeytana

Namaz kılacakmış çevirme terlikleri

Fahişelerle çevrili dinleri, sabahları

Sabahları sıcak diye bir at leşini

Sığınak sayanları

Eti ve kemiği ve gemileri değil mavnaları

Bir iple çekiştirilmiş ibneleri

Elmayı bölerken çakının şarkısını

Uyku sebebiyle itmediğim arabaları

Truva'yı doğru bir masalmış gibi

At leşi dedim kılıç taşımayan ateşleri de saydım


Çekmeyeceğim artık

Çekemiyorum tespihle sıkışmış

Peygamber kanını

Her üç döngüde bir minareye uğrayarak

Tepeyi boş bırakan salak ben değilim

Saydım ve inanıyorum

Hiçbir teli bileğinde bırakmayacaksın

Saydım ve biliyorum zamanı

Bir rakam olsaydı gittiğim yer

En azından bir kişi

En azında sen bunu anlayamazdın