Sıradan olmak farklı olmak demek aslında...

Hele de bu zamanlarda... normal sınırlar içinde kalabilmek, zaten bir sürüden kopuşu da beraberinde getirecek bir etken oldu...

Ama şunu demek istiyorum aslında... kendi farklılığını ortaya koyabilmek, kendini ifâde edebilmek, özgünlük yani...yine sıradanlığın sınırları içinde mümkün...

Sınırlar da demişken... ihlâl edildi değil mi bir çoğu...

kimisi de <Adem>den biliyor kusurunu... Adem/oğullarıyız ya biz... günah/larım-ı üstlenecek bir keçi lâzım... durum böyle olunca başlarım anamdan, babamdan.... toplumdu, sistemdi, ebem/di, dedem/di,... derken... Adem... sen oldun yine günah keçisi...

...

..

.

O zaman senin tövbenden neden habersiz insanlar...

Neden kedersiz zmn/larda bile bir kederin kucağına atıyorlar kendilerini... keder bir kamuflaj mıdır günah/ın ellerinde... gel gör ki herkesin dillerinde bir hakikât türküsü... sağ/dan da işitiliyor, soldan da... dini, mezhebi yok yalanın...

Şeytan/ın gör dediği ile Adem'in bil dediği arasında...

nefsimizi idol etmenin binbir belâsı da üzerimizde iken... düş//ündüm yine...

Bu zmn/lar o zmn/lar mıdır yoksa... Peygamberin ahir zmn/lar dediği... evvel/den bir haberi olmayanların kendisini evvel/de yaşayanlara nispet ettiği... bir sürü kimliksiz insanın birbirine çarpmadan yürüdüğü yollarda... şehirler/in sadece taşlardan ibaret olduğu... ya da taşlara bakanın sadece imar planlarına odaklandığı... taşlaşmış yüreklerin maç konseptinde ölenleri izlediği... izlemekten öte bir adım/a da sahip olmayan... adım/ları olmayan... adı olmayan aslında...

...

..

.

<Adım>ları olmayanın <adı> olur mu... yolu olmayanın <izi> ya da... dizi izliyordum ben de o vakit aslında... dizlerim kanamıyor yalnızca ama... keşke düşsem yine... ama çocuklar gibi... düşünce yalnız dizlerim kanasa... bir garip andır Sen aklıma düşünce... dizlerim bükülüyor zmn/ın büküldüğü yerden...

...

..

.


Bir çağ yangını bu bütün...

yüreklerimiz de esas yangın yeri...

ateş hattından haberler veriyor haber spikerleri...

gönlümüze zoom/lacak kameraları/nız yok henüz...

yangın sine/lerimizde...huzursuzluğumu da kendim den bilirim en çok... kendimle kendim arasındaki o büyük boşluğa salıncak kurdu birileri... şarkılar söylüyor cesedimin üzerinde...onların şarkıları ve benim yas türkülerim... benden bilmeli o gülmeleri... benden , bizden bilmeli bazı şeyleri de değil mi...

dünya yuvarlak mı düz mü.... falan filan... dilimde de saçma sapan ninniler... dünya/nın çivisi çıktı arkadaşlar diyecem ama... nereye çivilemişler derlerse bi(r) de...haydi çık çıkabilirsen işin içinden... idrak/ler tutulmuş... susuyorum... mecburen...

...

..

.

Susuyorum... bildiklerim/in çöp olmasından korkup... bildiklerim bana kalsın diyorum... o da olmuyor... ben, benden gidiyorum... kimsenin kimseden geçemediği dar-ı dünya... ben kendimden geçtim... yollar diri insan mezarlığı... sen bana baksan... ben sana... sonra biz bize... bakışamayız...

Göğe bak diyor ayet... bir çatlak görebiliyor musun... göremiyorum ki ben, çatlağı nsl göreyim... kör olduğumdan mütevellit göğe bakma duraklarında bekleşmek nafile...

...

..

.

Kör oldum dedi adam... biz çok güldük o filmlere değil mi... bir kazadır kör oldu adam, bir tokatla açıldı gözleri... komikti, güldük falan... ama biz de komiğiz... bize kimleer kimler gülüyor... yok kardeşim ben entelim, falan diye geziyoruz...

Bu toplumun enteli de, danteli de, sağı da solu da bir... ama yerin altıyla üstü bir değil arkadaşlar... yerin altından konum atılmayınca bilemedik biz onu... toprağın ötesini yazmayacak kitaplar... göklerin berisini de...

İşte o yüzden... gözleriniz, dedim, arkadaşım... gözlerinizle bakmadan önce gözlerinize bakın... bir zmn bakmıştım ben de... gün günde, dün dünde... ben bende ne kadar kalmışım... bakiye/m... banka kartı, cüzdan falan gelmesin aklınıza... ben sorgulamasam da sorulur bir gün bana... "kendini neden terkettin... "

Gittim ben... kendimden geçtim... kuş uçmaz kervan geçmez denilen o yollarda bir sürü insanla birlikte yürüyoruz... senkronumuz mükemmel... birbirimize çarpmadan... zihinlerde kırk tilki... kırkının kuyruğu da birbirine değmiyor... bu şekilde kırk ikindi geçecek üzerimizden... değmeyin keyfime... dokunmayın ya da yaralarıma...

Dokunsam ağlayacaktı...

Dokunmadım.

...

..

.

"Şeyhim .... Şeyhim 14 milyar yıl ne çabuk geçti

Yaş kırk oldu kırklara karışamadım... adım kara listede..." veee kitabım solumda...

...

..

.

Şimdi bilecem sağımı solumu... ortanın solu... sağın solu... falan... hikâye... benim solu/mmuş o... sol yanıma vurmuşum... evet... kitabım solumdan verilecek besbelli...

...

..

.


Adem/den bildik ya kusurumuzu... bir o masum oysa... İsimleri yerli yerinde bırakan da oydu... 

İsmimi bile unuttum ben...

Kuşkusuz en zoru keşke demek olacak...

"Hangimizin keşkesi yok ki...Keşke olmasaydı" diye bir alıntıyla bitirelim o zaman...

                                                                  n.el@lmis