Kelimeler insanın canını nasıl acıtır ? Nasıl keskin bir bıçağa dönüşür ?

Üzerinde düşündüğüm konulardan bir tanesi. Kelimeleri kontrolümüz mümkün mü ya da onları cam kırıkları haline getirip can kırıklarına yol açmak elimizde mi acaba ?

Tanım, mimikler ya da her neyse... Sebebi ne olursa olsun kelimeler çıktığı ağızda ruh bulan soyut nesneler. Kelimeleri gördüğünü iddia eden gerçekten kelimeleri mi görmüştür yoksa duymak ve görmek fiilini mi karıştırıyordur ?

Thomas Hoobes'ın bir sözü var. Konuşurken aklımızdan asla çıkmaması gereken bir cümle

-başarabilirsek- '' Kelimeler yalnızca onları anlayanlar içindir. ''

Anlamayan insanlarla beraber olursanız; siz ne kadar mükemmel olursanız olun, ne kadar mütevazi ve anlayışlı olursanız olun size karşı olan tavır değişmeyecektir. Konuştuklarınız bir buhar gibi havaya karışıp gidecek, size de seyretmesi kalacaktır muhtemelen. Unutmayın ki kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur...

Kalbinizdeki kelimeleri duymak istemeyen, gözlerinizdeki hikayeleri okumak istemeyen insanlardan uzak durun. Zamanınız gider, size kalan yıpranmış bir psikoloji ve beden olur.

Sizden daha değerli bir şey yok. Sırtımızı yaslayacağımız en güzel kişi kendimiziz...