Evrenin bize verdiği hiçbir tükenmişliği yerine koyamayız. Buna kendimiz de dahil... Ürettiğimiz her düşünceyi, duyguyu, keşfi genişletmeli ve yaymaya eğilmeliyiz.
Kurduğumuz cümleler duyudan duyguya geçiş sağladığında, her kişinin benzersiz deneyimi ile evrilip gelişebilir. Bu durumlar düzeneği her birey için farklı kapılar ve bakış açıları oluşturur.
Hazzın ilk basamağına adım attığımızda doyabilen bir zihin gereksiz ağırlıklardan sıyrılmaya, kendisi için doğru yapımları inşa etmeye başlayacaktır.
Kendimiz ile ilişkimizi sorguluyor muyuz?
Tüm dünya ile irtibata geçebiliyorken, iç dünyamıza kepçeyi daldırıyor muyuz?
Zihnimizi dinlendirmeyi (kendi yöntemimiz ve yönelimlerimiz doğrultusunda) ve kulak kabartıp dinlemeyi, beslemeyi önemsersek, temelini başkalarının attığı bu inşayı kendi sanatımıza dönüştürebiliriz.
Kendini aramana gerek yok! Cevaplar üst katta...