Eve gitmek, kalbime dönmek istedim. Beraberinde onu da götüreceğimi biliyordum ama yalnızca ruhumda var olacaktı. Yüzü, ‘dün'e karışacak, en güzel hatıralarım gibi silinip gidecekti. Ben yalnızca kalbine dönmek isteyen biriyim ama kalbimin nereye ait olduğunu hiçbir zaman bilemedim. Var olduğum yerde yok olmayı istedim, yok olduğum yerde ise var olabilmeyi. Burada gecelerim soğuk, yıldızsız, her gece pencereden bakarak evime nasıl ulaşacağımı düşünüyorum. Gördüğüm tüm yüzlerden sıkıldım, anlam ve acıyı göremiyorum. Yalnızca onun... Yalnızca onun yüzü anlamla bürünmüş, acıyla olgunlaşmış, yalnızca onun yüzü gerçek. Fakat eve gitmem gerek... Tek bir ruhun varlığı geriye kalan her şeyi silip süpürmeye yetse keşke! Yetse de bu kadar ızdırabı çekmesem. Her gün zoraki bir neşeyle güne başlayıp bütün yorgunluğumla günü bitirmesem. Kendimden bu kadar uzakta, kendimle baş başa kalmanın acısını yaşamasam. Ah, ne olurdu kendimle bir yabancıyla konuşur gibi konuşmasaydım! Tüm yüzlere düşman kesildim burada, sonra kendime. Çünkü tüm yüzler çabaladı bende beni kötü göstermeye. Eve gitmem gerek, kim olmadığımı hatırlamak için. Kalplerin gösteriş pazarında satıldığı bu yeri geride bırakmak istiyorum. Ruhum çoktan göç etmiş olsa da uzak ya da yakın bir gün ait olamadığım bu yeri terk edeceğim; gözyaşlarım ise yalnızca ona, onun ruhu için, onun ruhuna akacak.