kanattın kalbimi

ve bir kuş çırptı kanadını

refleks diyorlar sanırım

tilki kürklü adamlar

tabiatsever kadınları imitasyon

diyerek kandırmış gibi bir 

hava var dışarıda


yalan diyorlar sanırım

unutamadıklarımıza ve hayallerimize

dertlilere ve sevenlere


kaldırılan kadehlere de en çok

çatlamak yakışırdı


duramadım kendimde otobüse bindim

midemi geçince bağırsaklarda indim

çakışık doğruların aynı olmadığını

kimse iddia edemez bana

/

çatlayan kadehlere de en çok

kırılmak yakışırdı


durumlar her anda

nazireler buna karşı 

bir saygısızlık mı çözemediğim

belki de eleştiri iyidir bazen

bir çocuğa yaparsan başka

küstürmeyin çocukları da

salıncaklar buna karşı

bir küstahlık mı çözemediğim


kırılan kadehlere de en çok

kanlı dudaklar yakışırdı

/

altüst ettin düşüncelerimi

böyle mi olmalıydı ki

zorundaydı belki de ama

her neyse ama düşüncelerim

karla karışık yağmurlu

pencerenin arkasındaki çocuklar

hüzün abidesinde oturuyor

çay söylemişler garson gazoz getirmiş

kürklü adamlar bile çözemez bu durumu


belki nazireler derman olurdu

ama ona da kızardım


kanlı dudaklara da en çok

ihtiraslı eller yakışırdı

/

odanda yalnızsan

dünyada da yalnızsın demektir

yalnızken yazılanlar

ruhen yazılmış demektir

dilerim valizler arkadaşın

sırt çantan sağ kolun

şiirler de yoldaşın olsun


küstahlığını çözemediğim kürklü adamlar

arabalarını park edip sokak kenarına

tabiatsever kadınları kaçırdılar evlerine

dışarda karla karışık yağmur vardı

ben uzun uzun şiir yazıyordum pencereden

bakarken ve nazireler yazılıyordu birtakım

düşündüm, kırdım ve çatlattım

dudağıma değse kan içinde olurdu dudağım

en çok da ihtiraslı eller yakışırdı

bir kuş kanadını çırparken