içimde kendimden yonttuğum bir uçurum,

içimde kendimden hiçbir şey.


pamuk ipliğiyle atılan düğüm,

gözlerimi kıs, bebeklerimi büyüt, çocuklarımı öldür.

annemden önce bana bir hece sun

eteklerimden ay taşlarını ayıkla, 

beni dilediğin yere susuz götür, ölü getir

dirimi saman aleviyle yak. 

hazırım, aynalarda dahil barınamaz hiçbir korkak.


üzerime ne giysem esrik bir gölge gibi

üzerimden ne çıkarsam üzerime geliyor.


yaramı kaşımayı, yarını yaşamayı, bir çift kuru dal için uzak diyarlardan su taşımayı,

ölmeyi üstelik adı konan ne varsa unutup

içimde biriken körlükle olduğum yerde durdum.

öfke ki kaldı bende, içimde büyüyüp durdu.


ben bu öfkeyle hiçbir köyü yakamam

ben, kendimi eski bir fotoğraftan bile oyamam.


düşün canım, düşün seni sevdiğimi, düşün ki dağılsın kemiklerindeki tortu.


annen hangi gece uyunmaz bilir

hangi ilaç ne ile yutulmaz.

gözükmesin diye kusurların diker bileklerini.

örter diz kapaklarını. 

senin gülün doğsun diye derer göğsünü de bir an olsun yutkunmaz.

o yüzden sen beni dilediğin yere dilediğince götür, geri getirme.