Hikayeye iç dünyamın görüntüsünü aktar. İçimi nasıl görüyorum, hangi gözden ve açıdan kendi içime ve değineceğim hikayeye bakıyorum. Rengi, atmosferi, genişliği, açısı gibi etkenler zorunluluk değil; ama konu ya da düşünce bende neler uyandırıyorsa o şekilde aktarmak istiyorum. Sade, gösterişli veya karışık anlatım gibi tanımlamalarla kısıtlama, düşüncenin neler hissettirdiğini ve beni ne gibi bir psikolojik duruma soktuğunu incele. Bir konu hakkındaki düşünceni yaz ve o düşüncenin neler hissettirdiğini, ne gibi renkleri, atmosferleri, yerleri, davranışları canlandırdığını zihninde keşfet. Düşünce ne kadar basit ve klişe olursa olsun, onu düşün veya yaz; ondan sonra bütüne bakıp devam edilebilir olup olmadığına karar ver. Kişisel temam hep bir düşünceyi canlandırmak ve anlatmak istiyor olabilir.


Zihnim dağınık, berrak değil. Çok fazla düşünce içeriyor ancak bu düşünceleri bir çerçeveye sokmakta güçlük çekiyorum. Sıradan, yeteneksiz, ilgiden yoksun bir yaratımdan korkmadığımı düşünüyorum; ama bu yaratım sürecime yansımıyor olabilir. Benliğimin doğal bir parçası ilgi, beğeni, narsistik tatmin istiyor, kabul ediyorum; ancak önemsediğim ve değer verdiğim, yani bastırılan, ezilen ve sesi çok kısık çıkan asıl benliğim, insani özelliklerimden doğan bir şey üretebilme, yaratıma açık olabilme imkanımı kullanmak istiyor. Örnek vermem gerekirse, bacaklarım evrimleşerek ayakta yürüme özelliğini edinmiş ve ben birileri beğensin, ilgi göstersin, değer göstersin diye yürümüyorum. Ben bu özelliğin var oluşumda olduğu için yürüyorum. Hikaye, yazı, senaryo gibi yaratım gerektiren başlıklara bakışım bundan ibarettir. Bu yazı kendime bir hatırlatıcıdır.