Uzun zaman sonra tekrardan açtım sayfalarını.
Biraz benliğimizden bahsedelim. Kimse için ödün vermemenin dik duruşun, güçlü bir bakışın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatalım kendimize.
Çilesini çektiğimiz şu hayatta neye anlam yüklediğimizi sorgulayalım. Kimimiz aşka kimimiz dostluğa kimimiz soyut olmaya kimimiz somut olmaya ve daha birçok şeye…
Peki ya sen, ben, biz neye yüklüyoruz bu anlamı?
Kendimden bahsedeyim biraz sonra sizde bu yazıyı okuduğunuzda belki kendinize bu soruyu sorarsınız.
Evet arkadaşlar ben hayata pek anlam yüklemeyenlerdenim kendi halinde takılan kendi yolundan yürüyen yoldan bir adım bile dışarı çıkmamaya özen gösterenlerdenim. Mesela aşka çok anlam yüklemem yüklersem bölünürüm.
Aşk da öyle değil mi zaten her ilişkide bir parçamız kalır ve bölüne bölüne çoğalırız. Çoğaldıkça farklı benliğimiz çıkar ortaya biz bile şaşırırız kendimize. Hangisi gerçek ben diye sorgularız. Aşkın seni bozmayacağını düşünürsen çekinmezsin bu duygudan doyasıya yaşarsın ve yaşatırsın. Yaşattıkların yaşadıklarını geçerse o zaman üzülmemek kaçınılmaz olur işte. Dozunu bilmeli insan kendi sınırını çizmeli çizmeli ki benliğinden ödün vermesin. Verdiğin an parça parça bölündüğünü fark edersin. Taviz güzeldir elbette ama değer mi diye düşünmek de gerek. Düşünmezsen bölündükçe tükendiğini görürsün. Hayat da böyle işte… Evinde, işinde, arkadaş çevrende ne kadar böldüğüne ve bölündüğüne bakmalı insan. Gerekirse böl ama bölünme. Başını öyle dik tut ki tacını yere düşürme.
Düşürdüğün an verdiğin tavizler altında ezildiğini görürsün. Canım kendim benden sana en güzel tavsiye. Hayat yaşamaya ve yaşatmaya değerdir. Duvarların ile benliğini koru. Bir kalkan gibi çevrele kendini. Kimseler çarpamasın üzemesin seni. Unutma Frida Kahlo’nun da dediği gibi bir dik duruşun; kaç yenilgi, kaç gözyaşı, kaç kalp ağrısı ettiğini bilemezsiniz.
Dönüştüğünüz kişi sizi mutlu etsin. Kendinizi ve benliğinizi benim için çok sevin.