Zihnimin içinde son sürat yaşarken

Mutfak dolabının altından terasa kadar sızan led ışığa bir suçlu gibi yakalandım

Aslında o her akşam sızan bir ışıktı

Sıradan loş bir ışık

Karşı komşunun içeride ne yaptığımı anlamayacağı kadar az

Gizlenemeyeceğim kadarsa çok fotonların, iş birliği içinde farkındalığımın yakasına yapıştığı sinsi bir ışımaydı alt tarafı

O ansa daha fazlası olduğunu artık biliyordum


Tek bi' an kendine yabancılaşmanın ne kadar ürkütücü olduğuna uyandım

Dışarıdan bir yabancıyı izler gibi izledim kendimi

Başkasına dokunuyor gibi ellerimi saçlarımın arasında gezdirdim

Masadaki bardağa, bardaktaki izlere baktım

Dışarıdan gelen araba seslerini mi yoksa telefondan çalan çello ezgilerini mi duyuyorum diye kulak kesildim

Müziğin tınısında kaybol diye yalvardım, kendime yabancıya dışarıdan bakarken

Onun zihninin kıvrımlarıysa o an köprüden dakikada kaç araç geçtiğini merak etmekle meşgul oldu

Hemen bu merakını kenara çekti

Sanki kendine hissedebilmeyi öğretiyor gibiydi

Gözlerini kapadı, rüzgarın yüzünü ziyaret etmesine izin verdi

Üşüyen ayaklarına hiç aldırış etmedi

İlk kez üşümeyi deneyimliyor gibi keyif aldı

Biraz daha dikkat kesilmeye çalıştı

Yaprağın ağaçla nasıl vedalaştığını duyuyordu sanki

Bu savruluş ne tanıdıktı

Kendini yaprak gibi hissetti

Kendini izlemek bir yabancıyı izler gibi...

Aman Allah'ım derhal bu oyuna bir son vermeli...