Hayatta bazen bazı şeyleri oldurmak için çabalardım. Defalarca üstüne gidip zorlardım. Ben zorladıkça aksine daha çok olmazdı. Yorulurdum bu yüzden. İçim acırdı... 

Keşke şöyle olsaydı, böyle olmazdılarla kendimi tüketirdim. Acı çekerdim, hayıflanırdım, yeri gelir isyan eder şikayet ederdim... Ve artık bir şeyleri oldurmak için zorlamıyorum. Olmuş olan oldu. Olan zaten oluyor. Olacak olan ise muhakkak olacaktır. Ve olmuş olan en hayırlısıdır. Hayat felsefem artık bu şekilde. Olgunluğun getirdiği bir hakikatti bu. Kabulleniş...

Kabullenmeyi öğrenince istediğim her şey önüme gelmeye başladı ve artık ben onları reddetmeye başladım. Ne zaman kendime uzun vadeli planlar yapsam, ne zaman kesin kararlar alsam hayat önceden istediğim her şeyi önüme çıkarıyor. 

Fakat artık onlara karşı hevesim kalmamış, olmamasını o kadar kabullenmişim ki artık varlığı ile yokluğu arasında bir fark kalmamış. Ama yorgun ve olgun bir ben kalmış geriye. Hayra da şerre de hoşgeldin deyip onu sakinlik ile ağırlamayı öğretmiş hayat... 

Bunlarla birlikte insanlardan çok şey beklerdim eskiden ve güvenirdim. İnancım güvenmeyi gerektirirdi çünkü.

Çok klişe olacak ama herkesi kendin gibi sanma mevzusu yani kısaca. Hayat bunu da öğretmişti bana. Her yüzüne gülen insana güvenmemem gerektiğini suratıma bir sille ile vurdu defaatle.

Artık insanlara güven(e)miyorum. Acaba bu kişi ne kadar samimi diye sorgulamaya başladım. Bu ne kadar doğru ya da yanlış kestiremiyorum. Doğrular ve yanlışlar görecelidir elbette ama benim doğrum artık buydu...

Kendimi bazen her şeye geç kalmış gibi hissediyorum. En başta kendime geç kaldım. Herkes hayallerine ve hedeflerine ulaşmak için hunharca çabalarken ve hayatlarını bir düzene koyarken; ben hala içimdeki çocuğa ulaşmanın peşindeydim... 

Ben kimdim? 

Ne için yaşıyorum? 

Hayat amacım ne? 

Nereye gidiyorum? 

Bu yolun sonu nereye varacak?

Daha binlerce soru....

Ama iyi ki diyorum şimdi. Belki de onlar hala kendilerinin kendinden uzak hatta kayıp bir şekilde yaşadıklarının farkında değiller. Nitekim ben bunu biraz sancılı yaşamış da olsam, beni bana ulaştırmış olmasının huzuru onlarca kayıp seneye değerdi.. 

Kolay olmadı tabii ki, hayatımda hiç dökmediğim kadar gözyaşı akıttım bu dönemde. Terapiler, psikolojik bunalımlar, depresyonlar... Şimdi buraya yazarken şöyle bir şerit gibi geçti hepsi gözümün önünden...

Olsun dedim içimden yaşanması gereken her şey yaşanmıştı ve iyi ki... 

Beni ben yapan bunlardı, beni bana yaklaştıran yaşadığım bu hakikatlerdi. Eskiden bir olay karşısında çok şaşır veya daha büyük tepkiler verirken şimdi çok daha normal karşılayıp sakin kalabiliyorum. Daha ne yaşayacaksın demiyorum, çünkü ne zaman böyle dediysem daha ağır bir şey ile karşılaştım. İnsanız, herkesin hayatında her şey olabilir. İnsanız düşebilir kalkabiliriz. İnsanız nitekim acı çeker yorulur, yoğuruluz..

Önemli olan her şeye rağmen bu yolda kendinle mutlu olarak yürüyebilmekmiş.

İçindeki ışığı fark edip onunla yolunu aydınlatabilmekmiş... 

Çünkü insan olarak hepimiz değerliyiz. Bizi değerli kılan şey varoluşumuz. Hayatı bu değerin farkına vararak yaşayabilmekmiş önemli olan. Bunu fark etmem geç oldu ama olsun. Zordu ama imkansız değilmiş.