fırtınalar sonrasında çamur oluştursa dahi suretin
görmek için seni kirli kirli geleceğim,
fark edilmiyor muydu sanki, değişiyorduk.
en sancısızı da bu ya
yine dönüp dolaşıp birbirimize dönüyor gibi yapıyorduk.
hatırla, o gece konuşmuyorduk asla eskilerden
mesafelerden konuşmaya başladığımız zaman ise
ikimizin de aklına gelen aramızda sadece beş dakikalık bir yol olmasıydı.
böyle söyleyince kolay geliyordu.
bilirsin işte akbilimle alakalı problemler ve
birtakım duygu bozuklukları, olmuyordu işte gelemiyordum.
peki gelsem, durağında insem
ne kaybedecekti siyah bir adam, zaten her gün evine yalnız dönerken.
defalarca düşün taşın bul bir sebep
ama sen klişelendirilmiş anlamları kalbinle savruşturuyorsun.
üstünde bir siluet, bakmasam aklım çıkacak gibi
derinliğini ölçüyorum acıların ama mümkün değil.
ben de seni istiyorum, koltuğun diğer ucunda.
henüz kahvaltıdan sonra silkelenmiş koltuk örtülerini
hiç zaman kaybetmeden kıvrıştıralım,
beni temas bağımlısı yapan anıların,
ve rujların
elbet sorgulanacak 3. şahıslar tarafından yaptıkların.
hak, hukuk, adalet
karşımda sen olunca işleyen tek şey mi sandın asalet
yalnızlığınla baş başa çıkamayınca
bir o kadar uğraş veriyorsun kendine,
erkenden öleceğini kim tahmin edebilirdi ki?
vedası kısa süren ayrılıkların
ve henüz yargılanmamış acıların
kim sorabilirdi ki hesabını?
üçüncü şahıslar ile bir terapi seansından.
asla senin olmadığın...