Bencillik kavramının tazammun ettiklerini kafamızda yeniden konuşlandıralım, hatta kavramı sil baştan adlandıralım istiyorum. Perspektifimizi hafifçe sola, sonra sağa ve sonra tekrar sola doğru çevirelim diyorum. “Bencil, duygusuz, gaddar” gibi kulplar takarak damgaladığımız insanlara doğrulttuğumuz görünmez silahları yavaşça yere bırakalım. Arzulanan, kaşınızın altındakiyle satırlarda dolaşmanız değil durumu göğüs kafesinizin ihata ettiği ile değerlendirmenizdir. Söylediklerimi duymanızı değil dinlemenizi istiyorum. Çünkü duymak istemsiz, dinlemek bilinçli yapılandır.


Bir domino taşından beklenen düşerken dayandığı diğer taşları da düşürmesidir. Oyunu kazanmak için bundan başka yol yoktur. Ancak oyunlar, içinde bulunduğumuz gerçekliğe uyarlandığında durum bazen tam tersine dönebilir. Kendisi ile beraber yıkılacağını bile bile sırtını birine dayamaktan imtina edene sahiden duygusuz denebilir mi mesela? Havsalamı sersemleten ve zihinlerde “acaba” tohumunu ekmek istediğim odak nokta da burası. Veyahut henüz serpilememiş, büyüyememiş bir ağaca elini uzatıp da ondan meyvesini istemek… Burada aranacak suçlu ağaç mıdır, boş beklenti ile uzanan el mi? 


Tam arandığı esnada yüzünü gizliyorsa insan, yüzünde görünmesini istemediği şeyler var demektir. Yüz; yani benlik. Evet, benim lügatımdaki karşılığı bu. Öyle bakmayın, yargılamayın da. Herkesin bir zihin süzgeci vardır ve kelimelerini oradan doğru süzer. Benimki de o misal. 

Peki ya henüz kendisine bile yardım etmeye bir yol bulamamış olandan ısrarla yardım talebinde bulunmak mevzubahis olduğunda; asıl bencillik kimdedir dersiniz? 

Saat başı hayali kırbaçlarla benliğini kamçılayan birinden merhamet umamazsınız. Önce kendi isteği ile kendi yaralarından kurtulmayı talep etmesini beklemektir olgun insanların yapacağı.

Kendisinde hiçlikten başka bir şey barındırmayan birinden sizin için bir şeyleri feda etmesini beklemek, içerisinde mantık barındırmayan bir safsatadan gayrısı değildir. 


“Bu insanları yalnız bırakın.” demeyeceğim; zaten var olan bir şeyi talep etmek absürt kaçacaktır. Nitekim sizin varlığınız da onların yalnızlıklarına dokunamaz. “Onlardan istemeyin” diyebilirim sadece. Kendilerinde olmayanı, belki de var olup henüz keşfedememiş olduklarını size vermeye muktedir olamazlar çünkü. Ellerinizi uzatmayın, iki eli dahi birbirini tam olarak kavrayamamışken sizinkileri tutmasını bekleyemezsiniz.

Hülasa; kelin merhemi yok arkadaşlar, şifayı orada aramayın.