Yardıma ihtiyacım vardı, kendime yardım etmeyi öğrendim.

Yere düştüm, biri tutup kaldırsın diye bekledim; aptaldım -ki hâlâ-. Yere düşmemeyi öğrendim, düştüysem bile kalkmak zorunda olmadığımı öğrendim. Birçok şey yaşadım herkes gibi. Birçok şey öğrendim.


Görebilecek ve üzerinde oturup şarkılar söyleyebilecek miyim bilmiyorum ama bahçemde çimenler bitiyor, çiçekler açıyor. Tüm ağlamalarım çöllereyken boşunaymış gözyaşlarım. Ancak ıslatmaya yetermiş kumunu. Ben bahçemde açan çiçeğe, biten çimlere su vermeyi öğrendim gözyaşlarımla. Yanlış anlama üzgünken ya da değil felaketler yağarken göğümden. Sadece sulamak için bahçem çiçeklerini. Ama farkındayım; bahçeme ekilmiş olsa ve üzerine doğsam çimlerin... Öyle yürüsem geçsem ve hiç yanmamış sokak lambaları yansa her adımımda... Mesela doğsam babam sarayında ipek yataklara, annem bir kez ah demeden doğursa beni...


Bilmezdim kendi ektiğim çiçeğin tomurcuk kokusunun yan bahçe çiçeğinden ne denli farklı olduğunu. Bilmezdim kendi ektiğim ağaç meyvesinin bir tanesinin dalından düşmesinin bir gözyaşıma bedel olduğunu, tadının hasretle ağzımda kalacağını. Ama öğreniyorum kendi bahçemde ağaçlarımla boy boy uzamayı. Meyveleriyle doymayı, yetinmeyi. Öğreniyorum; dünden fazla yarından az. Siz kadar yaşıyorum. Siz kadar acı çekiyor, siz kadar mutlu oluyorum. Elbet siz kadar görmeyecek, siz kadar duymayacağım. Öğreniyorum bahçemde saklanmayı.