Kendimizi tanımıyoruz gibi geliyor veya gerçekleri görmezden geliyoruz gibi. Bilmiyorum... Davranışlarımızı içimizden geldikleri için değil, bizi yüceltmesi için düzenliyoruz, süslüyoruz. Bir doğruya inanmak zorundaymışız gibi davranıyoruz. Biz, biz değiliz sanırım. Biz, olmamızı istedikleri/olmaya zorunlu tutulduğumuz kişiyiz. Doğduğumuz andan belli yolumuz, ilerlemeye çalışıyoruz o yolda. Sağa sola bakmadan, keyfini çıkarmadan hayatı yaşıyoruz. Bir hedef belirliyoruz ve onu gerçekleştirmek için kendimizi sınırlandırıyoruz, sağa sola bakmadan ona zorluyoruz kendimizi. Peki neden? Dışlanmak istemiyoruz, herkesin doğrusu bizim de doğrumuz olursa seviliriz belki düşüncesi ile hareket ediyoruz. Çevremizdeki herkes böyle, ben en farklıyım diyen kişi bile... Bu durumdan yakınanlar peki, onlar? Onlar da bu durumdan yakınmak zorundaymış gibi hissettikleri için yakınıyorlar zaten (Ve sanırım bunlara ben de dahil oluyorum ama olsun). Birileri tarafından saygı görmek, yüceltilmek haz veriyor olsa gerek. Hayaller hep aynı, düşünceler kalıplaşmış. Aslında bizler kim olduğumuzu unutarak hareket ediyoruz, hareket etmek için unutmayı bekliyoruz kim olduğumuzu. Biz çevremizin düşüncelerinden, onlardan değil; kendimizden korkuyoruz. Kendimizi buna mahkum ediyoruz. Bir fikri benimsiyoruz, gerisini araştırmaya değer bile görmüyoruz. Yanlış bir şey düşünmekten, söylemekten korkuyoruz. Başarısız olmayı istemiyoruz. Bilmiyoruz çünkü 'başarısızlık'ın ne olduğunu tam olarak bilmediğimizi. Sahiden ne ki başarısızlık? Bir yarışta birinci olamamak mı, sevdiğin bir şeye ulaşamamak mı, koyduğun hedefi gerçekleştirememek mi? Bence bunlardır, evet evet bunlar. Ve bu yanılgıya düşünce elime bir kalem (veya sert bir nesne) alıp koluma vurmayı çok isterim, hem de defalarca. Bir süre sonra acı yok oluyor, alışıyorum çünkü o acıya. Canımı acıtan şeyler devam ettikçe beni güçlendirir demek istiyorum. Fakat bunu dedikten sonra kendime şunu derim muhtemelen: "Bir süre sonra kolumun hislerini tamamen kaybederim, bağışıklık kazanayım diye kolumdan olurum." Aynı şeyler başarısızlık olarak nitelendirdiklerimiz için de muhtemeldir herhalde. Ama insan ömrü bunun için çok kısadır fikrimce. Başarısızlığından ders alan bir insan, üç, hadi bilemedin beşinci yenilgisinden sonra doğru yolu bulur zaten. Bu mantığa göre başarısız olan insan başarmıştır işin aslında. Başarısız olan denemeyi bırakandır. Kendi sabırsızlığımıza başarısızlık ismini verip olaydan sıyrılmaktır saçma olan. Yanlış yapmak korkutuyor, doğuştan kazanan olmak isteniliyor. İşte burada tam olarak kaybediyor zaten bunu isteyen. En çok başarı kazanan, en çok başarısız olandır. Çevrenin düşünceleri önemlidir, ama bu seni bir yola bağlamamalı. İlk olarak sen herkesten farklısın, sıradan olmaya, sıradanların en iyisi olmaya çabalama. Dünkü senden daha iyi ol kâfi. Kendi istediklerinin peşinden koş, kendi çizdiğin yoldan yürü. Başarmak için başarma; gelişmek, becerilerini geliştirmek için başar. Kaybet veya kazan ama bunlar kendini geliştirmeni sağlasın. Oturup üzülme. Başarısızlık olarak adlandırdıklarından ders çıkar. Bir daha yapmamaya özen göster. Biri tarafından saygı görmek için bir kalıba sokma kendini, sen olduğun için saygı duysunlar sana. Eğer sıradan olmadığın için seni yargılıyorlarsa tak kulaklığını, aç şarkını, geç aynanın karşısına ve aynada gördüğünle gurur duy...