Kendini bil'me eylemi, evet, eylem olarak bilmek insan için kötü bir tecrübedir. İnanç yoluna meyletmekle bu acı tecrübeleri kabullenmek günümüze kadar gelmiş olan alışılmış bir ibadet şeklidir. Acı, insanoğlunun maneviyatını artıracaktır düşüncesi dinlere adeta demir bir nal gibi çakılmış ve bu olmadan inancın zarar görmeden hızla yol katedecek tırnaklara sahip olmadığı kanıksanmıştır.


Delphi kentinde, apollon tapınağına yazılmış "kendini bil" öğretisi ise bu inanç yolunda acı çekmeye öncelikle bireyden başlanması yönünde atılan ilk bilindik adımdır.

Acı ve inanç birbirlerini kamçılayan yekpare bir öğreti olmuştur sonraları. Kendini bilmek uğruna birçok dinde çeşitli öğretiler yer bulmuştur. Açlıkta nasıl bir insan olduğunu bilmek... Varlıkta nasıl bir insan olduğunu bilebilmek uğruna sahip olduklarından vazgeçebilmek... Kadınları hayatına almadığında, gücü elinde bulundurduğunda, güçsüz iken güçlülerin gücünü arzuladığında vb. bütün bu durumlar için her dinde belli bir destur devreye girer. Bütün bu durumlar için size ne yapmanız gerektiği söylenir.

Aslında kendini bilmek insan için doğaya sırtını dönmek mi? Yoksa kendini doğa içerisinde konumlandırmak mı olmalıdır?

Güçsüz olana her daim yardım eli uzatmak doğa için mantıksız mıdır? Öldürmek ve öleni yemek doğaya mı hizmet etmektedir?

İnsan kendini bilirken Buda felsefesinde olan sevgiyle mi başlamalıdır?

Kendini tanıma evresi, bütün dış etkenlerden bağımsız olabilir mi?

Sefiller romanı kahramanı Jean Valjean'ı örnek verebiliriz. Kendisini tanımak istedi mi? Yoksa sadece ona güzel görünen dış etkenlere göre mi kendisini bilinenler arasında bir geçiş evresine mi sokmak için çabaladı?

Raskolnikov aslında dış etkenlerden dolayı mı vicdan azabıyla kendisini harcadı?

Kumarbaz olan birisi kendisini tanımak ister mi? Bir başkasının bile görmek istemeyeceği asıl yüzünü saklamakta öyle bir ustalaşmıştır ki belki de dış etkenlere olan güvensizliği nedeniyle, kendisi olmayan bir çok yüzle eğleniyor olmaktan ötürü mutluluk duyduğu için kumarbazdır.

Eğer tamamen dış etkenlerden bağımsız olarak kedimizi tanıyabilseydik Nietzsche'nin üstün insan katmanına ulaşabilirdik. Topluluktan bağımsız bir kendini tanıma eyleminde kesinlikle faydacılık gütmezdik. Nietzsche'nin komşu sevgisi, nefretine kendimizi daha yakın hissedebilmemizin tek yolu bu olabilirdi.

Peygamberler bu eylemin tersine en içten örneklerdir. Bir din adamının çelişkilerine sahip değildirler. Kendilerini tanımak adına hiçbir kaygıları yoktur. Çünkü yaratıcıdan bağımsız bir birelik anlayışını benimsemezler. Hepsi kutsal kitap gibi karekterlerdir. Onların sınava tabi tutulma eylemleri kelimelerin kağıtlara yazılması kadar kesin ve yüce iradeye bağlıdır. Yüce irade kağıt ve mürekkebi elinde bulunduran ve yazarken yön veren tek güçtür. Peki, her bir peygamberin kodlanmış bir ara zeka robottan ne farkı vardır?

Sınavı geçemeyen hiçbir peygambere rastlamayız. Çünkü öyle bir örnek yüce iradeyi başarısız bir yazılım hatasının öncülüğüne götürür ve diğer insanların da hatalı olduğunu düşündürür.

Geriye sadece doğru programlamayı doğru çalıştırmak için kullanılacak yönlendirme talimatları kalır. Dinler için başarısız proglama yoktur, talimatlara uyulmadığından proglama da hata verilme riski vardır.

Kendini bilmek herhangi bir din için belli başlı yönlendirmelerle mümkündür. Bu yönlendirmelerin dışında insan kendini bilemez. Bildiğini ileri sürenler sapkın olmakla suçlanır.

Günümüzde bu eylem dinlerin dışında yapay inançlarla da beslenmiş bir dolu yönlendirme içerir.

Sahip olunan her bir eşyadan tutun da sahip olunamayanlara varana kadar her bir meta kendini oluşturan düstürana dayandırılır. Bundan ötürü insanlardan kendilerini bilmesi istenmez ve bütün bu düzende tek bir slogan yer alır: "Kendini yarat."

Dinlerin ortak amacı olarak benimsediği insan inşası, günümüzde bütün markalara tesir etmiştir. Sosyal platformlar ile daha da gözle görülür bir vurguna dönüşmüştür bu.

İnsanların kendisini bilmek yerine kendisini yaratmak eylemine bu kadar hevesli olması acı çekmekten kaçması olabilir.

Dinlerden kopuş ve daha kolay düzenlenebilir bir karakter inşası için günümüz apollonik şirketlerin yönergelerine boyun eğmek çok cezbedicidir


Buda'nın kendini sev yönergesi ise insanlar için ancak böyle mümkün olabilir geri bildirimiyle bütün yaşantılarımıza bir at gözlüğü ile sabitlenmiştir.

Bugün sosyal olmadan yaşayamayan bütün insanlar kendini bilmekten kaçarak acıya sırtını dönmüştür. Sonuç olarak acı olmadan edinilen bütün kazanımlar aslında insan ait kazanımlar değil; insana rağmen edinildiğinden, insanlar tarafından benimsenilemeden yok olmaya mahkum bırakılmaktadır.