Geçenlerde izlediğim bir filmde, 10-12 yaşlarında bir çocuk, "Çocuklara kötü davranmayın çünkü çocuklar her şeyin kendi hatası olduğunu düşünür. Evde kötü giden bir şey varsa suçu hep kendilerinde ararlar," dedi. Tokat etkisi yaratan bir sözdü benim için, derin bir cızzz bütün vücuduma yayıldı. O gün bugündür etkisinden çıkamıyorum. Gün içindeki yoğun koşturmalar arasında bir anlık durabildiğinizde içinizde biriken ne varsa çıkıverir ya ortaya birdenbire, işte öyle oluyor. Ve gözlerim doluyor her seferinde. Düşündüm ben de neden bu kadar etkiledi bu söz beni diye. Kendi çocukluğuma ya da çocukluğa dair travmalarımı mı tetiklemişti yoksa? Yoksa çocukların sarf ettiği böyle masum ve derin sözler içimizi hep sızlatır ya, kaybettiğimiz ve asla geri gelmeyecek, istediğimiz gibi yaşayamadığımız zamanların burukluğunu duyarız, o muydu sebep?


Fark ettim ki hem ikisi de hem hiçbiri değil. Bütün saflığımızı, masumiyetimizi çoktan kaybetsek de hala her şeyin kendi suçu olduğunu düşünen o çocuklarız hepimiz. Dünyayı bambaşka açıdan gören gözlerimiz kör oluyor da kendini suçlayan çocuk faltaşı gibi açmış gözlerini, sürekli bizi izliyor. Kalbimizdeki heyecan sönüyor da o suçlu çocuk hep capcanlı, tüm aleviyle ele geçiriyor benliğimizi. Çocukluğumuzun iyi bütün yönleri ölüyor da şu kendini suçlayan çocuk asla ölmüyor. Neden? Ve neden herkesin içinde aynı yaralı çocuk varken herkes birbirini yaralıyor?


Çünkü hepimizin kendimizi suçlu hissettiğinde verdiğimiz tepkiler farklı farklı. Kimimiz bu suçluluk hissini başkalarının üzerine basarak bastırmaya çalışıyor, kimimiz de üzerine basılmayı hak ettiğini düşünüp teslim oluyoruz bu zorbalığa. Dünya, temelde bu iki farklılığın üzerine kurulu belki de. Keneler ve diğerleri...


Kene, hayatta kalmak için bir başkasının yaralı çocukluğunu emen bir şey. Evet, "şey", başka ne denebilir ki? Bu sayede kendi içindeki yaralı çocuğu iyileştirebileceğini sanıyor ama kendisini iyileştiremediği gibi kanını emdiği kişinin hem çocukluğunu bir kez daha yaralıyor hem de yetişkinliğinde derin yaralar açıyor. Öyle yaralar ki bunun bile yaralarını saramadığı o çocukluğunun bir suçu olduğunu düşündürüyor o kişiye.


Birine, saramadığı yaraların kendi suçu olduğunu düşündürmekten daha kötü olan çok az şey vardır hayatta. Hele de bunu bile isteye yapmanın... Şimdi kendimle mi çeliştim? Herkesin içinde yaralı bir çocuk olduğunu söylemiştim. O zaman bu kişi bunu ne kadar bile isteye yapıyor? Yıllar önce bir arkadaşım, "gerçek" hayatı yediğimiz kazıklarla adlandırabileceğimiz (ya da bunları kazık olarak adlandırabilmemizi sağlayan farkındalıklar yaşadığımız) dönemde, iyi olmakla kötü olmanın belli bir yer ve zamandan sonra bilinçli bir tercih olduğunu söylemişti. Üniversite sonrası dönem çok risklidir büyüme açısından. 26 yaşınıza gülersiniz 27 yaşınızda mesela. Anladığımı düşünmüştüm onu, hatta çok hoşuma gitmişti bu tespit. Ama her geçen yıl, bu tespitin çarpıcılığını daha da iyi anlıyorum. Bilinçsiz kötülük diye bir şey nasıl olsun ki zaten? Bilinçsizce, bizim "kötülük" olarak adlandırdığımız şeyi yapan da bir kurban değil midir? Sinir sistemi yeterince güçlü olmadığı için mi suçlayacağız onu? O zaman kötülük bilinçli olmak zorunda değil mi?


Hayat, her alanda, keneler ve onların kurbanları arasındaki savaşlardan ibaret belki de. Kene diyorum, yolunu şaşıran bir hamamböceği veya örümcek değil, kene. Oradan besleneceğini bilerek gelip birinin bedenini, hayatını, hayallerini işgal eden yaratık. Sonunda kendisiyle birlikte seni de ölüme, yok oluşa sürükleyen o meymenetsiz şey. Birkan Keskin "Fakir Kene" derken ne demek istemiş, bilmiyorum. Okumadım o kitabını, ahkam kesemem. "Fakir," sempatiklik yaratan ve mağduriyeti çağrıştıran bir sıfat; keneyle yan yana koymakta zorlanabileceğiniz türden. Ben kendi hayatımdaki kene veya kenelerden sorumluyum. Herkes kendi hayatındaki kene ve kenelerden sorumlu. Ama fakir de olsa kene kenedir. Hem neden kenelerden bile biz sorumlu oluyoruz? Biz mi davet ettik onları sanki?


Her şey için kendini suçlayan içimizdeki bütün o çocuklara... Keneler hep vardı ve olacak. Siz iyi çocuk olun veya olmayın... O yüzden siz sadece çocuk olun iyisini kötüsünü düşünmeden. Zaten isteseniz de düşünemezsiniz ki adı üstünde, daha "çocuksunuz." Her şey nasıl sizin suçunuz olabilir?