Rivayet ederler ki bir gün uzak bir diyardan konuklar gelmiş Hz. Ali'ye. Dilekleri aynıymış. Tutturmuşlar 'bir keramet göster ey Ali' diye. Hz. Ali Kanber'e seslenmiş, 'bir sofra aç' demiş. Kamber sofra açmış konukların önüne. Konuklar tutturmuşlar yeniden keramet isteriz diye. Sofra açmadaki kerameti görememişler. 'bu sofra da ne, biz yemeğe gelmedik, ille de keramet isteriz' demişler. HzAli 'kanber getir zülfikarı' demiş.


Kerim Allah'ın bizler için açtığı dünya sofrasında insan olarak varolmakla şereflendirilen varlıklarız. Ya biz nasıl sofra açarız: Çalışır, çoluğumuza cocuğumuza sofra açarız, misafirperveriz, konuğumuza sofra açarız. Ülkemiz köyden kente kentten köye, başka ülkelerden bize bizden başka ülkelere göçler görür. Bir ülke insanlarına sofra açar, kısaca iş sahası deriz. Hangi anlam boyutuyla alınırsa alınsın, keramet sofra açabilmektir.


Gene bir gün Hz. Ali'ye konuklar gelmiş. Tutturmuşlar keramet görmek isteriz diye. HzAli ayağa kalkmış, kıyam etmiş, kıyama durmuş yani. Anlamamışlar, 'Ya Ali demişler biz ne istedik, sen ne yapıyorsun' Hz. Ali şöyle demiş: 'Keramet ayağa kalkabilmektir.'


Ayağa kalkmak eylemin, çalışmanın, salatın başlangıcıdır. Ayağa kalkanın, kalkacak gücü vardır. Zindedir, hazırdır, alnı açıktır. Ayağa kalkmada hep bir amaç vardır. Yürümek, çalışmak, savaşmak hep ayağa kalkmakla başlar. Gençtir ayağa kalkan, hep genç. Keramet ayağa kalkmaktır. Ayağa kalkmak iman tazeliğidir.


Ülkemiz gençtir, zindedir, hazırdır. Yurttaşlarımızın hepsi de keramet eridir. Biz barış ve huzur içinde sofralar açabilen, sofranın kıymetini bilen, barış ve huzur için ayağa kalkabilen bir milletiz. Milletimizin sarsılmaz bu niteliklerine ve aydınlık geleceğine inanç duyuyoruz. Barış, huzur ve uyum içinde bir çağdaş sofradan nasiplenmeyi dileyen halkımızın özlediği Hakça düzen yine milletimizin elindedir. Çünkü milletimiz Atatürkle, Atatürkçülükle taçlandırılmıştır.