“Bu düzen Kerbela’dan beri bozuk” cümlesini ilk okuyuşumda ne çok etkilenmiştim. Günlerce etkisinden çıkamadığım bu söz benim için farklı anlamlar doğurmuştu. Yaşantıma olan en önemli etkisi Kerbela’nın yüreğimde asla bitmeyecek bir matem olduğunu pekiştirmesiydi.


           “Gözleri Muaviye Bakanlar”


           İmam Hüseyin Kufe’ye doğru yola çıktığında bir öğüt almıştı. Danıştığı ululardan biri İmam’a Kufe’lilere güvenmemesi gerektiğini “Kufe’lilerin dili Ali söylese de, gözleri Muaviye bakar” cümlesiyle söylemişti.

           İmam bütün tehlikelere rağmen ve bütün gerçekleri bilmesine karşın adalet için, hak için, imanın kurtuluş müjdesini insanlığa duyurabilmek için yola çıktı. Kerbela’da önü kesildiğinde insanlığa o kutlu mesajı kanıyla yazdı.

           “Gözleri Muaviye bakanlar” hayatımdaki parolalarımdan oldu. Çünkü her daim kem gözlerin önünde memleket mücadelesi için cümle kurdum. İmam Ali’yi anarken Muaviye olanları bir bakışta tanıyamadım. Ettiğim kavganın mahiyetini Kerbela çölünden bir parça kumu ömrüm boyunca saklar gibi korudum.


           “Ebulfalz olmak”


           Abbas Bin Ali, Hz. Ali’nin oğluydu. İmam Hüseyin’in babadan bir anadan ayrı kardeşiydi. Abbas, İmam Hüseyin’in ilkeleriyle büyümüştü.

           Kerbela’da Ehli Beyt rehin alındığında Yezid orduları tarafından susuz bırakıldı. Ebulfazl lakaplı Abbas başta ağabeyi İmam Hüseyin olmak üzere bütün sevdiklerine su taşımak istedi. Bir tas su için yola revan oldu. Ancak Yezid’in ordusu Ebulfazl’ın önce kollarını ardından başını kesti. Ehli Beyt’e bir damla suyu hak görmedi. Yerlere dökülen su cennet pınarlarına karıştı. Abbas tarihin şanlı sayfalarına inancıyla geçti.

           Peki kaçımız Abbas’ı tanıdık? Kaçımız ondaki yüreği bilebildik? Kaçımız Ebulfazl olup bir tas su için ömrümüzden vazgeçebildik? Yapmaktan ziyade konuşmak kolayımıza geldi.


“Sönmeyen Ateş”


Kerbela asırlara meydan okuyan direniş öyküsüdür. Matemi kıyamete kadar Hüseyni duruş gösteren herkes tarafından tutulacaktır. Ancak İmam Hüseyin için yas tutmaktan başka yapabileceğimiz bir şeyler yok mudur?

En önemli soru budur. Yapabileceklerimizi esirgedikçe, yola revan olup su taşımadıkça, gözleri Muaviye bakanlarla hesaplaşmadıkça insan olduğumuzu hatırlamamız mümkün değildir.

Sönmeyen ateşe olan tutkumuz yolda anlaşılır. İnsanlar için canımızdan vazgeçebilmek, yaşantımızdan fedakarlık edebilmek, her türlü tutsaklığa, her türlü esarete, iman ve cesaretle isyan edebilmek bizlere Kerbela’nın öğüdüdür.

Ne mutlu Hüseyni kıyamda ısrar edenlere! Selam olsun Hüseyin’in yolunda baş verenlere!