Alelâde bir kitap değil, bunu bırakıyorum. Okuma serüvenim boyunca etkilendiğim kitaplarda ilk beşe girer, bunu da bırakıyorum; kendimi okuduğum için özel hissettiğim bir kitap. Bunu bırakmıyorum. :) Ne kadar etkilendiğimi tahmin etmek zor olmasa gerek. Adını hiç duymadığım, kütüphanede hasbelkader karşıma çıkan bir kitap olması da etkendir mutlaka. Öyle harika bir öykü kitabıydı ki mizahi yönünden dil oyunlarına… Kelimeleri kurup kurup bozuşu, yıkıcılık değil ustalıkla yapışı salt hayranlık uyandıracak cinstendi. İçinde birçok öykünün kusursuz olmasıyla birilikte;

İş Mi Bu Şibumu
Ve Diyor Ki
Bir Ergenlik Dönemi Tragedyası
Bir Velinin Güncesi,

Bilhassa ilk yazdığım, köleleşmeye, dönemin makineleşmemesine ustaca bir değinmeydi. Hatta bana Aziz Nesin’in Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz kitabını da anımsattı.

Alıntılarımıza geçebiliriz o zamaaan:
"İsmin -de halini bilmem de, insanın ben hali pek fenaymış. Bildiğim bir şey var ama: ben koştukça içim uzaklaşır benden."

"Gözlerimi kapatıp hiçbir şey düşünmeyebilmek istiyorum be Sevgi’ciğim!"

"Burada olmalıyım dediğim yerlerde olmamam gerektiğini hissettim sonra. Betim benzim attı."

"Dedim ki siz bana gülerseniz ben hiç bulamam kendimi ve fakat upuzun bir vazgeçiştir hayat."

Denk düşerseniz okuyunuz, okutunuz. Şüphesiz ışık olacaktır. :)