Kaç istersen. Nereye olduğunu bile sormadan. Bin desem, bunun tahrik edecek bir şey olmadığını bilirsin. Bil desem, kim yanında olmaya meyilliyse onu kimsesizlikle infaz edersin. Kir desem nurdan, çiğ desem ağza alınmamış bir surdan söz edersin ki hakkındır. Hakka bulandık.


Sondaydık iki siklet. Dişlerinde tüy biriktirmiş bir akçaağaç gibi ölümden dönerek tarif ediyorum yaşamak faslını. Astığını, dar daha fidanken kulağına fısıldamış, astığını affetmiş bir müşteki gibi. Martılar yürür önünden voltada, onda da bir şey arayan iki yüzdük sadece. Adımsız iki bisikletliydik, kopuk bir tendonda oksuz iki gölge. Aşil’dik, tahtadan at oymayı bilmeyenlere göre.


Cam ol istersen sırrımdır bu. “Nasıl ıslandığıma bak” diyen tuzun ruhu. Bir omzun apolet, bir omzun kama. Yaraya sıkıştırıldıkça akacak şeylerden söz ediliyor. Bir aynayı haklı çıkaracak başka bir ayna vardır mutlaka. Ben ki bunu milyon kere, ki bunu hiç sıkılmadan yine söylüyorum. Camdan düşmek için kısa yolu arayan bir damlaydım. Kesikle kesişti yolum.