Nefes nefese kalkıyor ellerim, içimde acı bir ürperti

Bayram çemberi kurulmuş etrafıma, giysileri allı pullu bir deri

Yokuş aşağı koşuyor ayaklarım, cansız soluk alışverişi

-Babam dikiliyor karşıma, kırmızı ve terli seccadesi, güvenmiyor aynalara

Dokunamıyorum kaybolmuş bir çocukluğun anısına.



Sağ yanım aydınlık, selam veriyor baharın meyveleri

Sol yanım elveda, parmaklarımın sihrinde geziniyor namazın zikri.

Ellerini yaklaştır, çember daraldı.

Karanlık sıhhatler peşinde gülen çocukların oyuncakları

Kırılmış cam kesiyor kurşun askerin silahını, sessizlik fena

Dizilmiş ölünün ortaklığında, mezarlığın kapanmayan kapısına



İncecik bir kıymık batmış vatanın parmağına, dereler dolusu kan

Toprağın gözlerinde yalancı bir şahidin güvenilmez yemini

Ağaçların beyaz mendilleri ve renkli başörtüleri sallanıyor ufukta

Savuruyor saçlarını, yanmış evlerin kızgın külleri

Ayakkabım saklanmış toprağa, mermerden bir taş dikili.

Vakti yediriyor bir dede torununa iştahla, niyetsiz bir oruç tutuyor ağzına.




Alacaklı yaşayandan kör gözleri, dağların eteklerinde yankılar,

-tek bir ses, yanılgılar cebimde;

"istemiyorum buz tutmuş dilleri "

Başını koyuyor usulca omuzuma, karıncalanmış küskün komşu yüreği

Tam göğsüne hedef alıyor mermileri, kalkışı sert ve sivrilerek deviriyor yer kabuğunu ak pençeleri

Uyandım.

Sıçrayarak arıyorum saç örgülerimi.