Güneş perde aralığından vücudunu kesiyordu. Saat en tiz sesiyle uyandırmaya çalışsa da vücudu uyanmamak için direniyordu. Hissedebiliyordu. Hissetmesi gerekiyordu. Odasına vuran güneşi boş ver; sabahı, kuşları... Saatin sesi duyulabiliyormuş erken sularda. Kuşlar varmış mahallesinde, penceresinde. Güneş varmış boğuk, sisli kasabasında. Kim bilir ne zaman suladığı çiçekler solmuş, çürümüş odasında. Yazık oldu hayatı, sarhoşluğu. Kim bilir kimleri öldürdü? “Hey! Ben yaşıyorum. Hey! Ben hâlâ buradayım.” Sarhoşluk unutturmadı. Ne söylese boş. Samimiyetten uzak iyi dilekler ve korku sarıyordu etrafını. Keşke hissetmeseydi. Hiç hissedilmeseydi. Kimse tarafından fark edilmeseydi, keşke... Tek bildiği, gitme vaktiydi. Yine gidiyordu ve yine kimsenin haberi olmadan.
Keşke
Yayınlandı
Elvan Erden
2020-12-26T04:58:40+03:00çok teşekkür ediyorum☺️ eleştirilerinizi dikkate alacağım, sevgiler💐
Emel Eroğlu 🌜
2020-12-25T20:32:34+03:00Bir kitabın ilk sayfası gibi olmuş, ikinci sayfasına geçilmeden kapatılmış bir kitap. Ben sevdim kötü tarafı çabuk bitmesiydi. Ellerine sağlık, devamında görüşmek üzere. :)
Serhat Tepe
2020-12-25T20:16:19+03:00Bence uzatılsaydı keyifle okunabilirdi ama bu şekilde kısa olması bir yere vardırmadan havada bıraktı. Elinize sağlık hocam, bir sonrakini bekliyor olacağım.
Muhammed Dalpalta
2020-12-25T19:20:28+03:00Ben de beğendim. Sadece verilen hissiyat daha geniş bir düzlemde aktarılsa okuru daha çok etkiler mi diye düşünüyorum. Kaleminize sağlık.
burhan13s
2020-12-25T18:46:57+03:00Kaleminize ve yüreğinize sağlık, çok güzel olmuş. 👏