seni öldürmek istesem
deklanşörün yerini bulamam
bir anıya dönüşmeden önce
sana dokunmalıyım
bir rum meyhanesinde
yalancı çınarların gölgesinde
gök inlerken fark ettim
her yenilgiler ve bütün masallar birine güvenmekle başlar
eskidikçe yalnızlığım hırpalandıkça yamalı parkam
eksildikçe umudum hırslandıkça ağrılı gözlerim
nereye gidersem gideyim
anlayacağım ki benden öte yol yok
adın gizlidir şehrin üstüne yapışmış yıldızların üstünde
bana olan nefretini bile özledim
bu yüzden bir acıyı sahiplendim
bana bile benzemiyor artık dökülen ağaçların
varlığını hafifleten rüyalarına hiç darılmadın mı
yaşarken de biliyordun
tan yeri doğmadan önce bekleyişler batar
ve kızıla boyar gökyüzünü benim keşkelerim
göbek bağınla sarılmıştın dualarla tanrıya
geceyi beklerdin hissedebilmek için
ilk önce hislerini sonra tanrıyı kaybettin
şimdi de sadece senden bana kalan zaiyat
bir hayattan vazgeçmişsin
dilinde yedi lanetli ihata resmedilmiş
hakkında hiçbir tinsel sure bulamamışlar
bu yüzden dikişsiz şiirlerim şahsına şikâr
keşke diyorum şimdi senin saçlarını düşündükçe
bende bir fotoğrafın kalsaydı
fotoğrafına her baktığımda sen
odamda yaşıyor olsaydın
silüetin yansımasa duvarıma
bazen senin artık yaşamadığını düşünürdüm
beni soldan saran karaltım
bağışla pişmanlıklarımı