Anlayışın suistimal edildiği bir çağı da yeni görüyorum recin.


Şu hiç kimsenin hiç kimseyi dinlemediği, -mış gibi yapıp aslında sırasını beklediği bir dönemde birinin seni, iç alemini gerçekten ilgiyle ve merakla dinleyip anlayabilmesini takdir edilesi bir lütuf, bir şans olarak görürdüm.


Sanırdım ki bunu arayan insanlar bununla sonunda karşılaşınca değer verirler, buna sahip çıkarlar.


Bunun yerine tek gördüğüm: Suistimal.


Heey, karşındaki seni anlıyorsa bu sana değer verdiğindendir. Vazifesi olduğundan değil.


Ne tür bir yetersizliğin, değersizliğin ve bencilliğin içindesin ki kendinden ve ihtiyaçlarından bir türlü kopamamış, onlardan ayrışamamışsın.


Ne pişkinsin ki gördüğün bu en büyük değeri bencilliğini harlamak için kullanıyorsun.


Ben anlayışın bu kadar ihtiyaç duyulup da bu kadar suistimal edildiği bir çağ daha görmedim.


İnsanları anlamak lütuf, insanları anlamak aynı zamanda zulüm.


Bende çok hata ettim ama..


İnsanları anlayabilmenin onların haklı olduğuna inanmam gerektiğini düşünmek büyük bir yanılgıymış.


Şimdi anlıyorum ki, sırf karşındakini anlayabilmek sadece neyi, niye yaptığını gösterirmiş ama davranışı haklı kılmazmış.


Çünkü her şey eninde sonunda bir tercihmiş ve insan öyle ya da böyle zaten istediği şekilde davranıyormuş.


Bu haddinden fazla anlayış insanın kendi küpüne zararmış.


Şimdi anladım..


Benim küpümde bir dolu anlayış, ilgi, sevgi, emek var.


Önceden ben dağıtıyordum, şimdi hak eden bulsun.