Değişim, sessizce bir kenarda bizim için nöbet tutan bir bekçi gibidir. Ne zaman ki ihtiyacımız olur, o zaman hayatımıza müdahale ederek artistik bir giriş yapar. İşte asıl değişim o zaman başlar.


Değişim, kim olduğunu bulmak adına atılan büyük bir adım. Ya da insanın kendisi için radikal kararlar alması belki? Belki de kangren bir uzvunu kesip atmak? Aslında ihtiyaç olan değişimler bizler için kapıyı erkenden çalmıştır, ama o kadar başka şeylerle meşgulüzdür ki, esen sert rüzgarlar şapkamızı uçurup saçımızı bozunca ancak farkına varmışızdır. Değişim, bağıra çağıra gelmiştir artık.


Çoğu zaman oldukça sancılı süreçler olsa da bu kabuk değiştirme seremonisi, sonunda başka bir insan olarak miladı yaşarken zafer sarhoşluğu içerisinde olmamız kaçınılmazdır. Bazı değişimler tırtılın kelebeğe dönüşünden daha meşakkatlidir ve bazen bazı keskin virajları alarak değişmek gerekir.


Yani bazen bir kozadan çıkmaktan ziyade belki de değişim bazen o kozanın içine kendi rızan ile girmekte gizlidir.