Sanırım hiç anlamayacağım... Bu kavgayı anlayamayacağım. Neden? İnsanlar soruyor mu bunu kendilerine? Ben artık insanları çözümlemeye çalışmıyorum. Ben onları her şeyleri ile, her zerresi ile anlıyorum. Fakat anlamak anlam vermek değildir. İnsanları anlıyorum evet, onları anladığım kadarı ile şunu söyleyebilirim ki bu akıl almaz insan yığınının içinde aklı başında kişi sayısı bir elin parmağını geçmez. Ne kadar kör bir kalabalık bu böyle... Kimin kuralı bu bozamadığınız nizam? Kim için çalışıyor, kim için savaşıyor, kim için çabalıyorsunuz? Kim öldürtüyor size sizden olmayanı? Birinin başkası olduğuna kim karar veriyor? Kendi gözleri ile gören, kendi aklı ile düşünen, kendi kalbi ile seven birinin sizden farkı nedir? İnsanı öteki canlılardan ayıran özelliği düşünebilen bir canlı olması derler, buna rağmen insan olmayan canlıların birbirini öldürdüğüne bizimkisi kadar rastlanmıyor, ne tuhaf değil mi? Hem bu kadar donanımlı olup hem de bu denli geri zekalı olabilmemiz inanılmaz. Belki bizden katrilyonlarca kat iri canlılar mikroskopla izliyordur bizi, o kadar küçüğüz bu kainatın içerisinde. Biz nasıl ki elimize bir mercek alıp kendimizden küçük olan her şeyin üzerine eğiliyorsak, belki bizim de üzerimize eğiliyorlardır. İşte bu kadar küçüğüz. Ama her şeyi biz biliyoruz değil mi? Var olan her şeyi Tanrı yarattı. Tanrının varlığını inkar edemezsin, tanrı var. Ben biliyorum. Her şeyi tanrı yarattı. Seni, hayatını, etrafını, yaşayacaklarını, kimden nefret edeceğini, kimi seveceğini, kimi üzeceğini, kime üzüleceğini... Ben biliyorum. Evet küçücük bir canlıyım ben, bu koskoca evrende üzerinde yaşadığım gezegen bir toz zerresi kadar dahi önem taşımıyor, ben o görünmeyecek kadar küçük olan gezegenin üzerinde yaşayan minicik bir canlıyım, o kadar küçüğüm ki yerden bir kilometre yukarıdan baksan beni göremezsin, oysa benim küçücük dünyam benden katrilyonlarca kat daha iri, benden böylesine iri olan gezegenim dahi kainatta benim onun içinde kapladığım yerden katrilyonlarca kat daha küçük bir yer kaplıyor, tüm bunlara karşın ben seni kimin yarattığını biliyorum, tüm kararlarını, mutluluk ya da üzüntülerini sana kimin gönderdiğini biliyorum, düşmanın kim, dostun, ideolojin, Cumhuriyetçi misin faşist mi? Hanginiz kim, her şeyinizi biliyorum! Ben insanım.

İnsanın kim olduğunu hatırlaması gerek.

Bir dünyanın içinde yaşamakta olan, bilinç adını verdiğimiz hayata dair bir kavrayış mekanizmasına sahip canlılarız. Seviyor ve seviliyoruz. Bazı şeyler bizi heyecanlandırır, bazıları korkutur. Korkularımız var. Hayal kurarız, olmasını arzu ettiğimiz birçok hikaye düşleriz. Yazarız, okuruz, söyleriz. Yaşamımızı sürdürmek için beslenmemiz gerek. Sağlığımızı korkumak, korunaklı olmak gerek. Bunların birçoğu hayatın kaba saba tarafları, esasında sevmek ve sevilmek var. Aşk... Yaşamın bize bahşettiği tüm duygular arasında en doludizgin olanı. Duygular bir farkındalıktır. Duyguları, o salınımı, o ahengi tanıyabilmek bir faktır. Aşk, en şiddetli farkındalık... Her zorluğun, kargaşanın, keşmekeşin, beton duvarların çatlakları arasından filizlenen bir çiçek gibi...


İnsan üzerine konuşacak, anlatacak çok şey var. İlkel dürtülerini yitirmemiş, aşırı gelişmiş beynini bu ilkel dürtüleri tatmin etmek üzere istemsizce kullanan bir organizma.