14 Mayıs 2021 / 14.41


Bir yükseltinin üzerindeyim. Karşımda dağlar. Rüzgar o kadar sert esiyor ki başım dönüyor sanıyorum. O da muhtemel tabii. Çıkabileceğim en zirveye kadar çıktım. İnsan doğayla bu kadar yakınlaşınca hep tek şeyi soruyor kendine. Acaba böyle bir yaşamı kaldırabilir miyim? Şehirdeki o toksik havadan, yapmacık insan ilişkilerinden, hiç durmadan verdiğin yaşamda kalma mücadelesinden ne anlıyorum? Şehirde üzerime konsa çığlıklar atacağım hayvanlara bugün üzerimdeyken nasıl gülebilirim? İnsanın adaptasyon süreci bu kadar hızlı mıdır? Yoksa insanın doğası diye adlandırdığımız her eylem aslında insanın duvarı mıdır? Sadece birkaç saniyeliğine doğayı izlediğimde böcekleriyle, kuşlarıyla, bitkileriyle, rüzgarıyla hatta kokusuyla o kadar düzenli işleyen bir makine görüyorum ki kendimi gerçek bir dış ses gibi hissetmememin imkanı kalmıyor. İnsan azlığından mı bu huzur? Yoksa burada en üstünün insan olmamasından mı? Burada üst yok. Gerçek bir bütünlüğü böylesine bir yaşamda ancak bu kadar somutlaştırabilirsin. Merak sevince dönüşüyor burada, sesler sessizliğe. Çıplaksın esasında. Vücudunun her zerresini görüyor doğa. Seni çıplak kabul ediyor. Kendi dünyandaki varlığının bir önemi yok burada. Özü çağırıyor. Kendi kurmaca düzenimizde korumak için bin bir stres yaşadığımız özel alan aslında burada doğanın sana davetiyesi. Kirlendikçe temizleniyorsun. Temizlendikçe kendini gerçekleştiriyorsun.