Gecenin yarısı bitti, artık karar vermeliyim. Ya şimdi uyuyup, sabah bütün erkek akrabaların toplandığı yere gidip onlarla bayramlaşacaktım, daha doğrusu onlara katlanacaktım ya da sabaha doğru uyuyup, uyanamadığım için, evde kalıp bayramlaşmaya gelen karşı komşudan tut da hiç görmediğim bilmem kim teyzemin sorularına kadar herkese defalarca aynı cevapları verecektim. Kadınlar daha özel ve can sıkıcı sorular sorduğu için ve babam tek başına gittiğinde diğer akrabaların benim üzerimden ona yükleneceğini bildiğim için ertesi sabah erken uyanmak üzere uyumaya çalıştım ama canım o kadar sıkılıyordu ki ve tahmin ettiğim konuşmalar kafamda dönüp durduğu için bir türlü uyuyamadım. Kalkıp duşumu alıp dolabımdan elime ne geldiyse giydim. Bizimkilerle bayramlaştıktan sonra babamla ringe doğru -bayramlaşmak orada bahane olduğu için ve herkesin birbirine alttan alta güç gösterisi yapacağını bildiğim için oraya bu adı veriyordum- gittik. Biz gittikten yaklaşık yarım saat sonra herkes gelmeye başladı ve tahmin ettiğim gibi oraya gelme sırası tam olarak maddi duruma göre olmuştu, yani parası en çok olan en son gelmişti. Bayramlaştıktan sonra sıra asıl olaya, yani havadan sudan konuşma, muhabbet adı altında güç gösterisine gelmişti. Amcalığı bir tek saç sakal düzenine gelince ortaya çıkan, herkesi asker gibi görmeyi seven amcam etrafa bakmaya başladı ve ilk kurban olarak beni seçti:

“Yeğenim, saçı ve sakalı kesmişsin, böyle daha güzel. Aferin, hep böyle ol. Bir süredir seni böyle görüyorum, atandın mı hayırlısıyla?”

Oradaki "hayırlısıyla" lafı hiç içten değildi, içten içe atanmamış olduğumu diliyordu, biliyorum. Böylece istediği gibi canımı sıkıp kendi oğlunu övebilecekti. Atanmış olsaydım yeni kurban arayıp duracaktı. İstemeyerek de olsa cevap verdim çünkü saygı bizde en önemli şeydi.

“Hayır, atanamadım henüz. Bizim bölümün mezunu çok ve ataması az, haliyle sınav puanı epey yüksek. Ben de sınav için çalışıyorum.”

Aslında daha söylemem gereken birkaç şey daha vardı ama dinlemediğini fark edince sustum. Soruyu gerçekten ilgilendiği için değil de hava atmak için sorduğunu bilmeme rağmen uzun uzun açıklama yapmak benim salaklığımdı. Ben sustuktan sonra nasihatler silsilesi başladı, herkes kendi çocuğunu övdükçe övdü, ardından onlar dağılınca gençler olarak bu Allah’ın bile unuttuğu izbe şehirde yapacak daha iyi bir etkinlik olmadığı için kalkmayıp kendi aramızda sohbet etmeye karar verdik. Ben aslında sohbetten çok saygısızlık olmasın diye babalarına veremediğim cevapları onlara vermek için durmuştum, bir de evde medeni halimden askerliğe, askerlikten bilmem nereye atlayacak olan topluluğu düşününce kalmak mantıklı gelmişti. Bana ilk soruyu yönelten amcamın oradaki oğlu, öz güvenle bana bakıp akıl vermeye başladı. Üniversite mezunu başka bir kuzenim benim yerime cevap verip onca yıl okuduktan sonra asgari ücretin yarısı kadar bir ücretle on iki saat ve sigortasız garsonluk veya başka bir meslek yapmanın saçmalıklarına değindi. Tam detaylandırıyordu ki karşı taraf anlamaz diye susturdum. Biri babasının açtığı iş yerini işletiyordu, biri babasının parasıyla özel bir okulda mezun olunca arkasına bile bakmayacağı bir bölüm okuyordu, üstelik aldığı puan benim aldığım puanın hemen hemen yarısıydı. Bunlar ve bunlara benzer birkaç kişi durmadan akıl veriyordu, bazen de kendi arasında tartışıyordu. Bir yerden sonra ifadesiz bir şekilde konuşan kişiye doğru bakmaya başlamıştım ama kesinlikle hiçbirini dinlemiyordum. Buna rağmen laf aralarında duyduğum şeyler oluyordu, mesela evli ama eşini aldatan kuzenimin “Oğlum evlenin de hayatınız düzene girsin, eşiniz sizi adam eder yoksa iş beğenmezsiniz ve babanıza yük olup durursunuz.” dediğini -aslında eşi de onu aldattığını biliyordu ama babası eve dönmeyi yasakladığı için ve boşanınca ortada kalacağını, adının çıkacağını bildiği için mecburen susuyordu-, atanmış kuzenimin “Lan her şeyi atama mı sanıyorsunuz? Bakın, ben atandım da ne oldu? Sorumluluk ve ödemelerim arttı.” dediğini, babasının açtığı iş yerini işleten kuzenimin “Cesur olun, risk alın ve ticarete atılın. İş yeri falan açın, bakın bana.” dediğini ve buna benzer cümleler duydum. Sadakatsiz birinin evliliği övdüğü, babasının başarısını kendi başarısı sanan birisinin olduğu, atananın adeta modern köle olduğunu iddia edenin istifa etmeyi kesinlikle düşünmediği, üzerindeki kıyafetlerin kalite, arabalarının ve telefonlarının son model olduğu, kendilerinin ise imitasyon olduğu bir sürü insanın arasında henüz atanamamış diğer üniversite mezunu kuzenimle aklıselim kalmaya çalışırken suspus kaldığımız için diğerleri bizi alt ettiğini düşünüp kendi arasında güç savaşına girdi. Sohbetin sonlarına doğru kimse hayatından memnun değildi ve herkes birbirine benzer cümleler yöneltiyordu: “Lan asıl bayram size, bu bayram sizin oğlum, yoğunluktan bir gün bile tatilim yok, asıl bayramı siz yaşıyorsunuz.”