O dört yıldızdan benim payıma düşen

Ömer’in öfkesi oldu.

Kalbim mahşer yeri, elim hep bir tetikte.

Ne Ebubekir’in sadakati var bu bedende,

ne Osman’ın edebi var yüzümde,

ne Ali’nin bilgeli var yüreğimde.

Her daim kaşlarım çatık ve

inceden bir tütün sarılığı bıyıklarımda.

Ölümle kavgadayım ve bir yandan

Şeytanla aşık atmadayım.

Ben baştanbaşa öfkeyle yoğrulmuş toprak

Çıkar mı bana şekil verecek narin bir el?


Gün geldi vurdum asamı Süleyman misali toprağa

Yazık, kimse farkına varmadı öldüğümün.

Oysa hayatta kalmak ve yaşamak arasında bir fark vardı.

Bedenim hep hayatta kalmak için savaştı.

Sahi, yaşamak uçmak değil miydi senin göğünde?