Kendindeydi. Olağan hali;karşısındaki  insanla iletişimi ana tema güdüyordu.

Sohbetli ya da suskun, karşılıklı olgun ,bazen şakalara çatarak keyifli bir arkadaşlığa saygıyla geçiyordu zaman.

Derinleşen mevzular özle, varoluşla hayattaki duruşlarla ilgiliydi.

Sorgulama süreci yargılı da olsa yargıya şüpheli tavrı bırakmadan sonuç çıkarmadan sürdü.

Heybeliada dan, içilen rakıdan hiç durmayan esen rüzgardan; feraha kaçan ruh özgürleşti.

Bedendeki hal gerginlikten derin bir gevşemeye, yaşanan günü huzura saymaya döndü.


Uyku hali sinince sarılan bedeni vapurda saygıyla karşıladı.Sıfatsız bırakıp teşekkürle zarfladı.

Bostancı dan Kadıköy’e dolmuş içi savrulma aksiyonları, kapanmayan kasıtlı çolak pencerenin sapkın esintisi Bağdat caddesinden Kadıköy’e seyirde keyifle kabul ettiği moderne kaçan insan profili akşama, sokaktaki yaşama, dahil olma arzusunu perçinledi.

Arzuya kapılıp gençliklerine  kaçtılar.Geri gelmekte olduğunu hissettiren sokağın kilitli özgürlüğüne biralarla Şeref’e çaktılar.

Mekanlara daldılar.Anda kaldılar.

Gezintilerde kulağa dolan sokak küfürlerinde gülmelere doyamadılar.

Sonra an geldi gözlerini kapatıp içten bir öpmeye davet aldı.

Davetin başına Red vermemişti.Sarılan bedenden kurtulmak istememişti.


Ama çaresizdi.Kalbimin hakimi değildi.


Bilmediği sularda boğulmadan, en tatlı ana akşamı sakladı.

Ve akşamın tadını veren adamı  kimesizliğiyle uğurladı…