Kiraz İsmet uyandı, bir ceset koltuğunda
Dün gece gölgesini , öldürmüş korkusundan
Bakındı sağa sola kağıt kalem getirdi
Vasiyet yazdıracak İsmet kendi ruhuna
Ezilmiş paketinden bir sigara çıkardı
Bi duman nefeslenip başladı doldurmaya
"İşte ben Kiraz İsmet hikayem malumunuz
Her gece tövbe edip her sabah bozdururum
Çok param olmadı hiç cüzdanım delik deşik
Bozduğum tövbelerle beslenip yaşıyorum"
İsmet birden doğruldu okşadı sakalını
Dün gece getirdiği şişeyi hatırladı
Ağır ağır yürüyüp ulaştı dolabına
Yarım kalmış konyağı akıttı damağına
Oturdu bir ayağı eksilmiş sandalyeye
Oturttu iğnesini eski bir 45'liğin
Bir yudum daha aldı Müzeyyen abla çaldı
Eğildi kağıdına devam etti yazmaya
"Yalnızım hep kendimi , bildiğim günden beri
Bir kış günü doğmuşum bundandır titreyişim
Kafamı hep çekerim insanı çekemedim
Dün barıştım kendimle yarın yine küserim
Danslarını izledim mumyaların şeflerin
Seslerini dinledim dervişlerin şeyhlerin
Hangimizin anlı ak hangi biri tastamam
Melekler de gizliden sevişir bana sorsan
Kalacak bir şeyim yok geride benim olan
Eski tozlu bir palto var bir de iki çift rugan"
//Gözünden iki damla yaş döküldü İsmet'in
Ağlama kiraz İsmet bunları sen istedin
Daha çok vururuz taşlara kafamızı
Hepimiz failiyiz kanayan yaramızın//