Gün içerisindeki yaşadıklarımın acısı çıkıyor karanlık gecelerde. Kırgınlıklarım uyutmuyor beni. Hesabım karmaşık, boynum bükük kendimle hesaplaşmamda. Kalabalığın içinde yalnız hissediyorum kendimi, olabildiğince yalnız.

Bir noktadan sonra da kendimle konuşuyorum, böylesi daha iyi, kimseyi mutsuz etmiyorum en azından diyerek. İnsanız ya, diye kapattığım ama kendimle uzun uzun konuştuğum mevzular çok. Anlatmıyorum yakınlarıma çünkü sevmiyorum kesin yargıları ya da anlayışsız tavırları. Çünkü ben gerektiğinden fazlasını anlıyorum genelde, hissediyorum birinin bakışlarındaki manayı bile. Anlatmadan bile mevzu başka yerlere gidiyor, gereksiz bir hâl alıyor. Sonra bakıyorum ki kırgınlığım, kırgınlıklarım olmuş çoktan. Öteliyorum derin kırgınlıklarımı, bastırıyorum içimde çıkmazlara girmeyeyim diye. Belki de derin çıkmazdayım çoktan. Yolum karmaşık, kırgınlıklarım ağır. Kırılma nedenlerime bakınca da işte onlar beni ben yapan şeyler.


Sadece kendime arada bir şunu hatırlatmam gerek:

''Beklentilerimi düşürüp fazla anlam yüklememeliyim olanlara, ne kadar çok affetsem de kırgınlarım tükenmeyecek!''

Kırgınlarım bitmeyecekse bununla da baş edeceğim elbet, zaten hep varlardı, yarın da olacak gibiler, yarından sonra da... Dahası mı? Ömür bitiyor be, kırgınlıklarımızla iyi geçinmek lazım vesselam.