bir yaş daha atıyor insan hiç beklemden.

dizleri ağırmış bir bebek, emeklemekten.

yürümek zor muydu, ilk adımda bize

yoksa dengede durma korkusu muydu ?

‘yürümeyi öğrenmek.’

bir buhran çağırıyordu bizi, yanlış zamanda,

yanlış yerde durmaya.

sonra bir adam, yine zifiri karanlıkta.

duruyordu kırık kalpler durağında.

bekliyordu mavi dolmuşları. 

sonra kaçırıp, yürüyordu yalnızlığın arkasından.

bir deniz dalgalanıyordu sonra, bir sonbaharda

ıslanmış yapraklarıyla.

bazen de balıklarla doluyordu zihni, apansız bir gün batımında.

bazen ise kaçırıyordu oltayı ucundan.

yalnızlığı da, çaresizliği de, kovasında. ama 

hasbelkader tutuyordu mutluluğu,

belki o da şansa.