1
Selim kaldırımda durmuş, yere düşen poşetin içerisindeki kırılmış yumurtalara bakıyordu. Kaç kere söylemişti babası yolda yürürken hoplaya zıplaya yürümemesini. Kanı kaynıyordu, yerinde duramıyordu ki. Ne yapsındı?
''Seliiim!’’ İkinci katta oturan Emrah sesleniyordu. Kafasını kaldırıp Emrah’a baktı. ‘’Ne yapıyorsun?’’ diye sordu Emrah.
Selim yere bakıp Emrah’ın görebileceği şekilde sağa kaydı. Emrah elleriyle ağzını kapattı. Komikti ama arkadaşıydı Selim. Gülmemeliydi. ‘’Ne yapacaksın ya Selim?’’ diye fısıldadı.
Selim bir yumurtalara baktı, bir Emrah’a. ‘’Hepsi kırılmadı ki. Üç tanesi sağlam.’’
‘’E kaç tane vardı ki içerisinde?’’
‘’On tane vardı.’’
‘’Yedi tanesini ne yapacan ya, ne diyeceksin sizinkilere?’’
‘’İyi tarafından bak Emrah, biz dört kişiyiz, ben yemeyiveririm. Kahvaltı için yeter bizimkilere.’’ Selim eğilip yerden poşeti aldı. Kafasını kaldırıp arkadaşına görüşürüz bile demedi. Hoplaya zıplaya evin yolunu tuttu.
2
‘’Arka balkonun panjurlarını açalım artık.’’ diye seslendi İsmet oturma odasında oturduğu yerden. Sevda mutfakta yemek pişiriyordu. Bağırdı:
‘’Niye canım, kabak gibi ortaya çıkıyor ev. Arkadaki apartmanla yüz göz mü olmak istiyorsun?’’
‘’Ne alakası var canım? Zamanı geldi.’’
‘’Neyin zamanı İsmet?’’
‘’Kumruların yumurtlama zamanı diyorum. Geldi.’’ Bir süre ses gelmedi mutfaktan. Kulak kabarttı. Musluk açıldı, kapandı. Sevda elinde bez, ellerini kurulayarak geldi.
‘’Anlamadım?’’
‘’Kumrular bu zamanlarda yumurtlamak için yuva yaparlar ya. Babamların evinde hep bu zamanlarda kumrular gelirdi arka balkona, yuva yapmaya.’’
Sevda yumuşamıştı. Yarım ağız gülümseyerek mutfağa giderken:
‘’Açarım yemekten sonra.’’ dedi.
Üç gün geçmişti. Sevda arka balkona yıkadığı çamaşırları asmak için çıkmıştı ki bağırdı:
‘’İsmeeet!’’
‘’Efendim hayatım!’’
‘’Çabuk buraya gel.’’
İsmet koşarak balkona gitti.
‘’Şuranın haline bak İsmet! Açalım açalım diye tutturdun panjurları! Ben temizlemem haberin olsun!’’ Kumrular çalı çırpıları getirmişler, bir türlü yuvayı yapamamışlardı. Balkon baştan aşağı çalı çırpıyla doluydu. En köşede ise kırılmış bir yumurta.
‘’Sabredememiş zaten, baksana yumurtlamış.’’ dedi Sevda. Çenesi titriyordu. Ağlayacağı zaman ilk çenesi titrerdi, sonra sesi. Bir şey demeden içeriye girdi. İsmet eline poşeti alıp çalı çırpıyı toplamaya başladı.
‘’Sekiz sene!’’ diye söylendi. ‘’Sekiz sene topladım ben bu çalı çırpıyı evde. Sekiz yumurta kırıldı.’’ Sevda gelmiş kapıda onu izliyordu. ‘’Dokuzuncu sene yapabildiler yuvalarını.’’
Eşine döndü, göz göze geldiler. ‘’Dokuzuncu sene,’’ diye fısıldadı Sevda. İsmet:
''Dokuzuncu sene.''