ve Gözlerine Methiyeler



Ben, seyyah bir göz hekimi, kör.


Gözlerinde, ağlamadığım bir koy bulamam. Hangisinin maisi sana yaraşır diye gökleri turlamam. Ki yorgunluğum da bundan. Yine de gözlerinden hiç uzaklaşmış sayılmam.


Buraya beni neden getirdin?

Bir sedefi daha alnından telkinle doğurtuyorum. Denizanalarıyla sen miydin savaşan? Yetim su kuşlarına dilim taya olsa da alnında sedeften kuşlar doğurtsam. Sen beni yanılttıkça, avuç içi çizgilerime dolan ışığın, ellerimi böylesine kana boyayıp koynunda gülistanlar açtırmasa. Bülbülleri kıskandırırım kızıl gülistanlarından, ellerimde kan çiçekleri; tebessümünü sâyegâh, koynuna ağladıklarımı cansu'yu yapsan.


Gözlerine iyi gelmeye geldim. Ben seyyah bir göz hekimiyim. Ama sana bakmaya kıyamam. Reçeteni yazmaya ellerim kendiliğinden durdular.


Gözlerinde ağlamaya bıraktığım meleklerimin kanatlarını kesen kirpiklerine küsmem yalandan.

Ve sen bana öyle bakmaya dur çünkü az evvel seccademe seni istemeye yüzüm olsun diye durdum. Seni öpmek için bir yüz pârele nardan cânân. Ve koşulsuz susacak bir parça dudak. Çünkü bir dilim daha yok affederim diye korkarsam. Hepsini evveller evvelinden adını anmak için bitirdiysem, yalnızca dilimin zaafından. Kaşını eğdin ki dillerim, biriktirdiği mürekkeplerden buraya ebru yapar. Zaafına say, ama seni konuşmaları yasak. Ya ne yapsalar?


Islak kanatlarım ab-ı çeşminden kokarlar. Koksunlar. Yoruldum ve bundandır bir yere ayrılmam.

Sen küskünlüğümü yine de sahi say. Çünkü ben öyle sana rol yapamam.

Alnında yeni doğan sedef kuşları, kanatlarımı sür onlara. Sen koksunlar biraz. Dillerimde tayalar, misk sürülsün bebek kuşların yollarına. Biz büyütelim, kanatları gözyaşına ve sana en az benim kadar doyar. Gözlerine bir körden şifa istemeni selvilere anlatabilmiş olsam. Ve canım, kaç canım varsa canına helal.


Bana öyle bakmayasın, çünkü gözlerinden gözlerime uçanlar var. Anlarlar. Kabul buyur da biraz daha kalsınlar.


"İlk göz ağrın mı?"

"İlk göz ağrım."


İki gözünün çiçeği biraz yara almış. Telaş yapma, birazdan benimle çok uzaktalar.


Göğsünü dinleyelim biraz. Ve canpârem burayı hemen geçelim. İşleri sarp yokuşlarda kollarıma sarma.


Nefes al.

İçinde çırpınmaktan bitkin, kaçışsız kuşlar.

Biraz ağlasan kanatlarını bulacaklar.

Biraz tut nefesini.

Nefesinle bana tutun.

Az bıraksan kaçacaklar.

Birine az.

Hepsini içine,

İçine ver.


Öyle yutkunmayasın. Koynunda tanışık olduğum dikenler var. Bir içine batmasınlar. Orada bolca içimi içine geçirdim ve bunu seyretmeye dayanamam. Dayandığım dallarda sırtım kan revan. Yine de ayrılamam. Evet, bu da yorgunluğumdan.


Şifan burada. Sırtımda ve biraz da koynunda yer eden büyülü dikenler. Gözlerinde tanımadığım kuş yok, ve söyle onları nasıl dikenleyeyim? Kör olursan kirpiklerinin gölgeli karanlığında sıkışır kalırlar.


Bana öyle bakmayasın çünkü elim titrerse kuşların kanatları bolca kesik ve kan. Ki sonra kirpiklerini hatırlarlar. İşleri sarp yokuşlarda ellerime sarmalaman.


Gözlerini gözlerimden uzak bir yere bırak.


Koynundan şifa dikenleri toplamaya kıyamam. İsminin son hanesine yaklaştıysam beşinci çağa atladık mı? Bu dillerim seni konuşamasalar da şu, şu ve şu selvilere seni andırmalarına ne dersin? Zaten göz(üne) geçirdiğin anda kuşlar seni anıp durdular. Kucağımda dillerimi açan bu kuşları benden uzağa sal.


Muayenen uzun sürdü, bana öyle bakmayı durduramamandan. Beş dakika sonra bitecek. Yine de güvence veremem gözlerin oldukça.


Sırtımdan dikenlerini çek ve ellerime ver. Tedavin bitecek ve gözlerin iyileşir mi bilemem. Koynundaki gülleri sustur ve de ki ağlamasınlar. Senin canın acımayacak, ağlamasınlar. Yalan söyleme, onlar bana ağlamazlar. Af dileme çünkü dilimin sana açılmasını bu sefer dilim dahi durduramaz. Hayır öyle deme. Cansu'yu, deme. Deme unutulmaz. Başını eğdin, kaşlarını eğdin ve köprücük kemiklerimde biriken kan. Ebruları dağıtan ağlamaları güllerin. İşleri sarp yokuşlarda, artık boynuma sar. Köprü ayaklarında gelmeyecek bir arabayı bekleyip durmaktan seni biraz yağmur sanmam ve geldiğini anlayamam. Söyle artık ağlamasınlar. Üstümde bir iklimi denizin.


Çizik.

Çizik.


Bitti.

Ve seni kör ettiysem anlayamam.

Bakışındaki kanatların yüzlerini benden çevir biraz ki

Bırak uçsunlar.

Ayrılmasınlar diye mi kanatlarını yağmurunla ıslatırsın

Yorulurlar

Sırtımdaki dikenlerin, al.

Öldür onları çünkü ben ölmeye yatamam.


Şimdi nefes al ve benden uzağa bırak.

Çünkü nefesin nefesime kalırsa buradan uyanamam.

Beni yorman, uyandırmaya hevesin olmamasından.

Ölecek kadar yorgunum ama bu kısırlıkta bir kez bile doğamam.

Gözlerinde, doğacak güneş analarla savaşman

Ve beş dakikaları sarp yokuşlarda koynundan koynuma bağlaman.



“Beni artık buradan çıkar

Ya da böyle bakma

Dillerimi kestin

Dillerimi kestin

İmdat diyemem

Dillerimde selviler

Onları kesemedin

Kesemedin

Beni kesebilirsin

Gözlerinde düşmeyen bir kanattan ibaretim

Düşmeyen bir gözyaşı


Aheste aheste öldürmeni özlemini giderme isteğine mi yorsam

Canımı uzatıyorsun Suna

Ve ben henüz doğamam.”




*Eskiden Anadolu'da, özellikle de güneydoğuda gezici göz hekimleri, göz hastalığı olanları tedavi etmek için köy köy dolaşırlarmış. Ve bir dikenle gözleri çizerek tedavi yaparlarmış.