bir sustalı sesinde

dönüyorum hayata

eski ve belki yitik bir aşk gibi şimdi zaman

ilkel bir savaş çağrısı gibi

soyunuyorum geceye

gel...

gel benim darmadağın kalbim

bilirim sesin yankısı vurur kendini

ve bilirim ki şu avuçlarımdan kayıp giden

hayattır.


öyleyse sevgilim

bende iki başlı azgın bir nehir bırak şimdi

aksın... aksın... kirli bir coğrafyaya.

sonra

el değmemiş kadınlara yor sevincini

içimde öznesiz, yüklemsiz bir dil devrimini ateşle


ey sabahın bekareti!

ey sınanmış acılarım!


tövbesi bozulmuş yeminlerim adına kırbaçlayın beni

ki kırılsın mahremiyeti yatağın ve aşkın

saplı kalsın sarışın bir ölüme

orada...

ve aşk, gündelikçi kadınsa evimde

ve annemin lohusalığında

bana dair kurduğu düşler

içli bir sesle beni başka dünyalara uğurlayan

merhametli nemli gözler uzaksa

uzaksa bir çocuk merakı kadar yakınlığıma

nerede... nerede şimdi duaların?


ey sancısıyla yaralarımı irdeleyen beter saatlerim!

hıncın burçlarına dikili bayrak mıdır gözlerin?

ben bütün lanetli isyancılar gibi

isyanıma ortak ettiysem seni

kalbim dorukları

bir sokak köpeği dalgınlığında taşıyamazdı

işte bundan...

susarsak en çok yarasalar sevinecek buna


sen acı bir şarap gırtlağımda,

ben namludan geceye akan bir mermi

artık gel...

gel

ve bitir şu işi...


temmuz 2003