Bir şehirde
Bir sokağın köşesindeki bir küçük kafede,
arkasından baktığım ölmüş haberler (çarşaf çarşaf)
ve
gerisinden bakan yorgun gözlerim (şüpheli)
dünyayı izliyorum (şaşkınım)
Aynı anda, aynı kaldırımda bekleyenler, bir kediyle bankını paylaşanlar ve tesadüfen bir dilencinin önünden taksiye binen rugan, siyah, erkek, patron ayakkabılar....
(petrol kokulu ayakkabılar)
Galiba
dünyanın kapıldığı düzeni çözmeye,
ezgilerini mırıldanmaya içim elvermiyor.
Bir şemsiyenin altında yağmurdan kaçar gibi görünen o kadının,
aslında neyden kaçtığını
artık
öğrenmek istemiyorum.
Ben de gözlerimi içeri çağırıyorum,
kapılarını kapatıyorum, gardımı indiriyorum.
Ama bilemiyorum: Benim öfkem yeter mi ?
Tüm bu olanlara ferah ferah kelimeler bulmaya,
ya da bir şiir yazmaya...
Bilmiyorum yüreğim yeter mi,
hiç açmamak adına gözlerini kapatanların özgürlüğüne özenirmiş gibi
her gün gözlerimi karanlığa
ya da
saçlarımı başkasının saçlarına gömmeye.
Bu şehirde
(senin çok sevdiğin mermerden çerçeveye
sığdırabildiğin)
ben de bir yer biliyorum.
Arada sırada oraya gidip anlamayan bakışlarımla
dünyayı dinlendiriyorum
aklımca
onu susturuyorum, kimseye de haber vermiyorum.
Belki, bir ihtimal,
apartmanın önündeki kedim biliyor.