Fırat’ın çayını karıştırdığı yerden, ben sana karışıyorum

En tepemizde alabildiğine sıcak

Ayaklarımızı bütün koymuşuz suya

Seni düşünüyorum en ince hallerle 

Su seni kabul etmiyor

Yalnız sen olunca

Ancak biz, biz olursak yatağını buluyor 


Berra kırmızı kaftanla gezen bir çocuk burada

Denk düşerseniz bir kuple gazozunu paylaşın 

Saklanmayı bilmez, sarılmayı bildiği kadar

Üstelik gülüşüne bir esnaf batırtır

Seni ona sarılırken görmek, ki bu;

Mutluluğun dokuz yüz doksan dokuzuncu kuralı diyor bilmişler dergâhının piri

 

Burnumda binbir çeşit çeşniler

Kırmızı başlayan sarı bitiyor bu şehirde

Puşilerin altından geçerken bizi alıp bir holograma yerleştiriyorum

Bu ölmeye beş kala düşleri gibi biraz da

Hepsinden ötesi var

Bozkırına düşmek yirmili yaşımın en talihli hadisesi

Biliyorum mutlak yeşeren yollara çıkacağız

Seninle biz bir şehri baştan aşağı yeniden kuşatacağız