Yanaklarına kırmızının yakıştığını söylerdi. Utandığında, yanında bulunduğu her anda, onu öptüğünde dudağının kenarından yüzündeki al al gülümsemelere bayılır; onlar için öleceğini düşünürdü. Yanakları en çok ağladığında kızarırdı ve o sabah suratı yalnızca kuru bir gül kırmızısıydı. Acaba bu yüzden mi ağlatmıştı onu sonsuz bir şekilde geceler boyu? Neticede en parlak rengine ulaşmıştı yanaklar ve soğuk bir beden yatıyordu toprakta.