Dûnya
Kara diken
Dilimin ucu, acı zehir
Yüküm, yürek cebimde taşımak yangınları sokaklarında yürüdüğüm her akşam Kurtuba’da
Pahada yük, hafifte ağır;
Isırganlara avuçlarımla saldırıyorum
Ateşlerden yüzümle kaçıyorken
-Bir çukuru doldurmak-
Ne taşıdıysam yutkunmalarımdan
Ne taştıysa boğazımdan
Koca bir tümsek kalan
Kuyuya atılanın rüyası yorumsuz kaldı senden sonra..
Çıkarılsan Bağdat gibi bir yanın yetim
Kirpiklerin Felluce’de döküldü bilirim
-birkaç dirhem etmiyor kirli yüzün, hüsnü’niyetin-
Saçlarını kaç fırtınaya kopardın, kaç iklim
Kaç zemheri şahit hazanlarına
Adına, adımlarıma
Benden sonrasına
-Tanım gereği-
Bakışların düşünce, unutulmuş bir şiir sönüyor içerde
-Eskiden tutuşturandın sen-
Ne ân bakmasam
Sâmirî’ye koşuyor halkım, tutamıyorum
Yüzleri -Rainâ- gafletinden
Ey Musa, âh halkın, tutamıyorsun
Uyumak geliyor sadece içimden
Artık
Uymadan yakınlardan yakınanlara
Uyanmadan yangınlara
Uyumak,
Anladığın vakt: yanına,
Yanında değil
Senden değil;
Sana.
Ve dua duruyor sona
-Unzurnâ-!
1Eylül’23
Mirza Şâmil.