Yokluğun tanrısından birkaç damla

Düştü yeryüzüne

Düştüm yeryüzüne 

Daha düşerken kurdum hayalini kalkmanın 

Ve birkaç yarayla hissettim etimle kemiğimi 

Gözlerimin hiç rengini sevdim 

Çok rengin içinde onu buldum 

Kaybettim kışın beyazını 


Sıcak ekmek kokusu sardı 

Çocukluğum ekmeğin burnunu yerken 

Pinokyo'nun yalanlarını sevmekle geçti 

Leyleklerin göç etmeden önce 

Bizim eve uğrayıp unuttuğu bir şeydim belki 

Leyleklere hiç kızmadım 

Tanrının unutmasından halliceydi


Abim derdi ki yıldızlar en çok karanlıkta 

Görünür olur 

Şimdi göğe merdiven dayasak yani 

Biraz karanlık alsak 

Bulur muyuz yani görünmeyen yıldızları 

Diye geçerdi hep içimden

Yan evin çatısından tuğlalar çalardım geceleri 

Rüyalarımda masum bir hırsızdım

Rüyalarımda bir hırsızdı uykularımı çalan 

Üst üste koyuyordum 

Ayın tepesine koyuyordum başımı 

En rahat yastık da buymuş diyordum 

Sabah kavga gürültü 

Güneş bile kovuyor bizi

Ayı da alıp gidiyordum 

Şu pencereler olmasa 

Güneşi kesin yenerdim diyordum 

Güneş de yenilir bir gün belki 


Rüyalarımı kime anlatsam 

Beş kardeşle tanıştım 

Beşiyle bir o kadar ayrı

Bağlarımız oldu 

Çok kardeşli evlerin 

Harlı ateşleri olurmuş 

Yalnızlığıma çekilmem biraz ani bir karar oldu 


Şimdi aya dönüp 

Var mı gidecek yerimiz diye soruyorum 

O geceye soruyor 

Gece bir ters bir düz 

Örüyor saçlarımızı 

İlk ışıklarını üzerimize örtüyor 

Şimdi hiç sormuyorum 

Gidecek yerimiz var mı diye 

Düzlere ters terslere düz düşüyorum 

Bir iki damla da ellerine düşüyorum 

Biliyorum üşürsün sen 

Kış ve diğerleri...